3
Mayıs Türkçüler Bayramı
Tarihi bir mücadelenin çile yolunda
yaşadığı tecrübenin takvim
yapraklarına düşen sembolü mü? Yoksa,
inancın ve idrakin paydasında,
direncin yılgınlığa ram olmadığının
Türkçülük şerefinde tescili mi? Her
iki soruya da cevap, evettir. O tarih
başkaldırıya tevdi ediliyorsa, biliniz
ki Türkçülüğün miadına delalet
ediyordur. Büyük Türkçü; merhum dava
adamı Hüseyin Nihal Atsız'ın devrin
Başvekili Şükrü Saraçoğlu'na (ORHUN)
dergisinde kaleme aldığı iki açık
mektup, Türkçülük hareketinin infial
noktasına gelişinin adeta
manifestosudur.
Şükrü Saraçoğlu 4 Ağustos 1942
tarihinde meclise hitap ederken
konuşmasında 'Biz Türküz, Türkçüyüz,
bizim için Türkçülük bir kan davası
olduğu kadar, bir vicdan bir kültür
meselesidir.' diyor. Lakin söylediği
sözlerin hepsi havada kalıyor, tersi
uygulanıyordu. Saraçoğlu Milli Eğitim
Bakanlığına tescilli solcu Hasan Ali
Yücel'i, M.E.B. ve üniversite
kadrolarına da aynı görüşün
yandaşlarını atıyordu. Bununla beraber,
komünist olup fikriyatın yanlışlığını
anlayıp dönüş yapan İsmail Hakkı Baltacıoğlu Eminönü Halkevi'nde
konferans verirken, salona gelen solcu
gençler konferansı provoke ediyor ve
olaylar çıkarıyorlardı... İşte bu
noktada merhum N.Atsız ilk açık
mektubunu 1 Mart 1944 tarihli Orhun
Dergisi'nin 15. sayısında
yayınlıyordu.
Atsız: 'İşte Türkçülüğün hakim olduğu
bir Türk ülkesinde böyle bir olay
oluyor. İşin en kötü yönü de bu
nümayişi yapanlar hem üniversiteli hem
devlet parasıyla okuyan öğrenciler;
demek ki devlet bilmeden koynunda
yılan besliyor. Kızıl gözlü, sinsi ve
zehirli bu yılanlar, yem bekledikleri
geldiğinde vatanı arkadan vuracaklar.
Bekledikleri kızıl sabahı Türkiye'ye
getirecek olan yabancı ordulara
ajanlık edecekler.' diyor ve
Saraçoğlu'na ilk ciddi uyarısını
yapıyordu.
Ardından Orhun dergisinin 16.
sayısında 2. açık mektubu yayımlıyor;
Sabahattin Ali gibi bir komünist'in
maarif vekaletinde tayininin nasıl
yapıla bildiğini Başbakana soruyordu.
Yazıda;'Mili vicdan, vatan
düşmanlarının tepelenmesini istiyor,
yurt sever Türk çocuklarına kötü örnek
olan komünistlere mevki vermek usulünü
kaldırınız' diyerek, uygulanan yanlış
politikalardan dolayı Başvekili
uyarıyordu.
Nihal Atsız'ın Orhun'da yazdığı bu iki
açık mektup; başta Hasan Ali Yücel
olmak üzere bütün solcuları endişeye
düşürüyor; Ali Yücel'in teşvikiyle
Ulus gazetesinin baş muharriri Falih
Rıfkı Atay, Atsız'ı mahkemeye
veriyordu. 26 Nisan 1944 günü
mahkemenin ilk duruşması başlıyor ve
ardından 3 MAYIS 1944'e erteleniyordu.
Atsız'ın mahkemeye verilmesi bütün
yurtta Türkçü gençlerin galeyana
gelmesine vesile oluyor; her yerde ve
başta Ankara'da gösteriler
tertipleniyordu. Bu arada, merhum
Türkçü Osman Yüksel Serdengeçti; bu
esnada mahkemede karşısında gördüğü
Sabahattin Ali'yi tokatlıyor; bilahare
yeni hadiselerin cereyan etmesinden
korkan hükümet, güvenlik tedbirlerini
daha da arttırıyordu.
3 Mayıs 1944 günü gerçekleşen ikinci
duruşmada mahkeme salonunu tıklım
tıklım dolduran Türkçü
gençler;'kahrolsun komünistler' ve
milliyetçi sloganlar eşliğinde
adliyeden Ulus'a kadar yürüyor,
mahkeme tekrar davayı 9 Mayısa
erteliyordu. Bu ertelenen tarihte; Atsız'ı kaldığı otelde tutuklanıp
ardından ülke sathında Türkçü avına
başlanıyordu. Zeki Velidi Togan, Fethi
Tevetoğlu, Necdet Sançar ve büyük dava
adamı ALPARSLAN TÜRKEŞ gözetim altına
alınıyor. Nihal Atsız'ın dergisi olan
Orhun kapatılıyordu.
Devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü,
Atatürk dönemi uygulayamadığı
Türkçülük düşmanlığını, o tarihlerde
uygulamaya koyuyordu. İsmet İnönü 19
Mayıs Gençlik ve Spor bayramında halka
şöyle seslenir: ' Turancılar, Tük
Milletini, bütün komşuları ile
onarılmaz bir surette düşman yapmak
için birer tılsım bulmuşlar. Bu kadar
şuursuz ve densiz fesatçılara Türk
Milletinin mukadderatını kaptırmamak
için Cumhuriyet rejimi bütün
tedbirlerini kullanacaktır.'
Görünen oydu ki; Türkçülüğe karşı
amansız bir mücadeleye girilmiş ve bu
mücadelede devletin başında bulunanlar
ellerinden gelen bütün çabayı sarf
etmeye gayret göstermişlerdir.
Türkçüleri yıldırmak için akla hayale
gelmeyecek işkence metotlarına
başvurmuşlar, aralarından büyük lider
Başbuğ Alpaslan TÜRKEŞ de olmak üzere
tevkif edilen sanıkları tabutluk adı
altında 2000 mumluk ampulle donatılmış
dar, tek kişilik odalara
hapsetmişlerdir.
7 Eylül 1944 günü tutuklanıp
işkencelere maruz kalan 23 Türkçü'yü
'gizli teşkilat kurmak, düzeni bozmak,
ihtilâl hazırlığı yapmak'
suçlamalarıyla mahkeme önüne
çıkardılar. Bu suçlamaları doğal
olarak İsmet İnönü ve C.H.P. zihniyeti
uyarlıyor; mahkemenin tarafsızlığına
gölge düşürerek, nasıl bir tek
taraflılık misali verileceğinin tarihe
kara notunun düşmesine zemin
hazırlıyorlardı.
Savcı (Kazım Alöç) iddianamesinde :
'Efendim, biz bunları yüksek
mahkemenin huzuruna, hükümeti
devirmeye çalışan vatan hainleri
olarak çıkarmış bulunuyoruz'
sözleriyle, komplonun mantığını bariz
şekilde belli ediyordu. Savcının
iddiasına karşılık, Nihal Atsız,
'Milletim için düşündüğüm haklardan
dolayı, kimse bana vatan haini
diyemez. Bu çirkef iftirayı iadeye de
tenezzül emiyorum. Kimin hain, kimin
vatan sever olduğunu tarih tayin
edecektir. Hatta etmiştir bile.' sözleriyle, iddialara karşı gerekli
cevabı veriyordu.
Bütün iftiralara, tehditlere,
şantajlara rağmen, 3 Mayıs 1947'de ki
duruşmada; mahkeme 23 Türkçünün: Nihal
Atsız-Z.Velidi Togan-Alparslan Türkeş-Nejdet
Sancar-Dr. Fethi Tevetoğlu- Muzaffer
Eriş-Hasan Ferit Cansever-Reha Oğuz
Türkkan-Yusuf Kadıgil-Zeki Özgür
Sofuoğlu-Hamza Sadi Özbek-İsmet Rasim
Tümtürk-Fehiman Altın-Fazıl Hisarcıklı-Cemal
Oğuz Öcal-Cebbal Şenel-Nurullah
Barıman-Saim Bayrak-Sait Bilgiç-Cihat
Savaşfer-Hikmet Tanyu-Orhan Şaik
Gökyay-Hüseyin Namık Orkun’a- beraat
kararı veriliyor; ve hakikat doğru
yönde tecelli ediyordu.
Türkçülük-Turancılık davasının meşhur
askeri savcısı Kazım Alöç;
iddianamenin İnönü'nün direktifleri
ile Falih Rıfkı Atay tarafından kaleme
alındığını, Yeni Günaydın gazetesinde
ikrar ediyordu.
3 Mayıs'ın Türk tarihinde Türkçülük
adına önem arz eden ciddi
tecrübelerden biri olduğunu, karşımıza
ALPARSLAN TÜRKEŞ gibi Türkün en son
BAŞBUĞUNU çıkardığını; ve kutsal
Türkçülük davasının ne gibi badireler
atlatarak günümüze kadar geldiğinin,
bundan sonrada; dünkü yaşanan
tecrübelerden bilinip, anlaşılıp,
ibret çıkarılması gerektiği hususunu
asla göz ardı etmemek gerekir.
Türkçülük kutsal bir inançtır. Taviz
verilmeyecek kadar kutsal... Türkçülük
şuurunu yaşayanların; ırkının yüksek
değerini bilip, Türkün kudretini
-Güneşin doğuşu, gibi bekleyenlerin
TÜRKÇÜLÜK TOYU kutlu olsun.
Türkçülük-Turancılık davasının meşhur
askeri savcısı Kazım Alöç;
iddianamenin İnönü'nün direktifleri
ile Falih Rıfkı Atay tarafından kaleme
alındığını, Yeni Günaydın gazetesinde
ikrar ediyordu.
3 Mayıs'ın Türk tarihinde Türkçülük
adına önem arz eden ciddi
tecrübelerden biri olduğunu, karşımıza
ALPARSLAN TÜRKEŞ gibi Türkün en son
BAŞBUĞUNU çıkardığını; ve kutsal
Türkçülük davasının ne gibi badireler
atlatarak günümüze kadar geldiğinin,
bundan sonrada; dünkü yaşanan
tecrübelerden bilinip, anlaşılıp,
ibret çıkarılması gerektiği hususunu
asla göz ardı etmemek gerekir.
Türkçülük kutsal bir inançtır. Taviz
verilmeyecek kadar kutsal... Türkçülük
şuurunu yaşayanların; ırkının yüksek
değerini bilip, Türkün kudretini
-Güneşin doğuşu, gibi bekleyenlerin
TÜRKÇÜLÜK BAYRAMI kutlu olsun.
ALLAH(C.C.) TÜRK MİLLETİNİ KORUSUN VE
YÜCELTSİN!
Kaynak:
www.ulkuocaklari.org.tr
3 Mayıs
\ Alparslan Türkeş
________________________________________
3 Mayıs :
Milliyetçilerin komüniste karşı
DUR! diyen toplu hareketidir.
3 Mayıs :
Türk milliyetçilerinin
bayramıdır.
3 Mayıs :
Bundan otuz iki yıl
önce idealist ve vatanperver bir
grubun o devrin dikta rejimine
karşı başlattığı kutsal gayeli
bir hareketin ilk adımıdır.
3 Mayıs :
Türk milliyetçilerinin
yeni bir hamleye girişmesinin
başlangıcıdır.
3 Mayıs : Türk milletini
ilimde, maneviyatta, teknikte en
yükseğe çıkarma hamlesidir.
3 Mayıs : Türk milliyetçilerinin
yabancı kültüre ve yabancı
ideolojilere karşı baş
kaldırmasıdır.
3 Mayıs :
Kendi milli
kültürümüzü çağdaş gelişmelerle
yeniden yoğurma hareketidir.
3 Mayıs : Ülkücülük Hareketinin
dönüm noktasıdır.
3 Mayıs : Türk milliyetçilerinin, Türk milletinin varlık
davasında çektikleri ızdırabın
,elemin, gözyaşının ifadesidir.
3 Mayıs :
Türk milliyetçilerine
yalan ve iftiralarda
bulunanların kendi iftira ve
yalanlarıyla boğulduğu gündür.
3 Mayıs :
Büyük milletimizin ebediyete kadar yaşayacağına
inanan Türk milliyetçilerinin
yeniden doğuşudur.
3 Mayıs : Türk milliyetçilerinin
bayraklaşan hareketidir.
3 Mayıs : Milliyetçi Türkiye'nin
kuruluşunda temel taşıdır.
Yarının Büyük Türkiye'si bu şuur
ve azimle kurulacaktır. 3 Mayıs
1944'den bu yana otuz iki yıl
geçti. Türk milliyetçileri bugün
bir çığ gibi büyüyor. Yurdun dört
bir yanındaki Ülkücü ve
Milliyetçi kadrosuyla, Türk
milletinin hizmetinde; onu
ilimde, teknikte, ahlakta
dünyanın en ileri seviyesinde
getirmek gayesi taşıyor.
3
Mayıs, Bütün Türk
milliyetçilerine kutlu olsun.
Alparslan
TÜRKEŞ
30 Nisan 1976
Millet gazetesi
|
|