VARDAR
OVASI
“Vardar Ovası" Rumeli
türkülerinden biri. Yanık Ömer gibi,
Aliş’imin kaşları kara, İzmir’in
kavakları, Manastırın ortasında gibi.
Atatürk’ün sevdiği türkülerden. Türkü
severler bilirler. Bu türkünün
sözlerinde “rakı” geçmez. TRT
kayıtlarında da “sıla parası”
diye geçer. Bazı sanatçılar türküye rakı
katmışlardır o kadar. Dolayısıyla
rakıyla Atatürk’ü bir araya getirip bir
de bu şekilde bir itibarsızlaştırma
gayreti nafiledir.
Türküler adlarını hissiyatına tercüman
oldukları milletinden alırlar. O
milletin adı da Türk milletidir. Her
yöre gibi Rumeli türkülerinin de kendine
özgü özellikleri, güzellikleri
mevcuttur. Coğrafyayla birlikte,
yakıldığı dönemi, yakanın hissiyatını da
yansıtırlar. Kendinden bir şeyler bulan
dinler. İstemeyen dinlemez. Her
gürültüyü türkü diye yutmaz Türk
Milleti.
Halk denen usta, söze bakar söz mü diye.
Bir de yakana bakar adam mı diye. Ona
göre karar verir bu hususta. Sonra da
kabul görür türkü olur. Ya da kabul
görmez gürültü olarak kalır. Kendi çalar
kendi dinler sahibi. Akıbeti de
benzerleri gibi olur.
Siyasilerimizin, ya da bir başkasının
türkü sözlerine müdahale hakları yoktur.
Telkinleri tavsiyeleri de neticeyi
değiştirmez. Türkü severler üzerinde de
bir etki bırakmaz. Tutmaz. Ters teper.
Bir zaman “Al Fadime’m” türküsü
içinde geçen “namazını kıl Fadime’m”
bölümüne bazı yorumcu, ya da program
yapımcıları sansür uygulamış baypas
etmişlerdi o kısmı.
“Uyan uyan sabah oldu. Subaşına gel
Fadime’m” şeklinde okumuş ya da
okutturmuşlardı TRT de bile.
Yakanın derleyenin hatırasına
saygısızlık, türkünün kimyasına ters bir
müdahaleydi. O saatte Fadime’yi subaşına
göndermek tutmadı tabi. İçinde “namaz
kılmak” geçiyor diye türküye ayar
verme girişimi olarak kaldı sadece o
kadar.
Aynısını Kerkük türküsü “Beyaz gül
kırmızı gül” de gördük. “Yârim
giymiş beyaz aziye. Cuma namazından
gelir” yerine, “salına salına
gelir” denmiş dedirtilmişti. O da
uymamıştı. Müdahaleci onu başka türlü
getirmeye güç yetirememiştir. Türkü
kahramanı bugün de eğninde “beyaz
aziye, cuma namazından” gelmektedir.
Bölücü örgütün bayraklaştırdığı A.K.
adlı protest tavernacı biri de; “Üç
gün dedin, beş gün dedin. Aylar oldu
gelmedin “Geçen Cuma gelecektin.
Haftalardır gelmedin” demişti.
Yorum zorlamaydı. Cuma gününün mana
önemine uymamıştı. Türkü İzzet
ALTINMEŞE’nin, yani “intihaldi”.
Türkünün kaynak kişisi, ağırbaşlı örnek
sanatçısı hesaba katılmamış, rant
paylaşması yüzünden taraflar mahkemelik
olmuşlardı. Biri yurt dışında dünyasını
değiştirdi.
Diğerinin adı bile yok. Ama türkü
yaşıyor.
Garip dönemden geçiyoruz. Kin düşmanlık
aşılıyor diyerek “şehitlik”,
“gazilik” gibi kavramlar okul
müfredatlarından çıkartılıyor. “Türk
lafzı” anayasadan çıkartılmak isteniyor.
Türkü sözleri üzerinde böyle bir
operasyon tutar mı? Sanatçı hangi
türküyü ne şekilde söyleyecek, halk ne
şekilde dinleyecek. Kafaların kiraya
verildiği, her şeyin paket olarak
vatandaşın önüne getirildiği bir dönemde
böyle bir proje tutar mı tutar. Şaşmamak
lazım olursa da. Bir kısım tarafından en
azından.
Yasaklı kitaplar listesi, yasaklı
yazarlar vardı bir dönem. Hepsi
yaşatılıyor bugün. Şimdi de mahzurlu
türküler listesi mi?
Türküler bu milletin vicdanıdırlar.
Anayasa değil ki Türk sözcüklerini
ayıkladığın gibi içlerinden sözcükleri
çıkartabilesin. Böyle bir isteğe rıza
gösteren siyasi sanatçı olduğunu
tescillemiştir sadece. Türk’ün türkünün
sanatçısı çalıp çığıracağına dışarıdan
müdahale kabul etmez. Ederse terki olur
türkünün.
İnsanı günaha sokuyor diyerek sözcükler
ayıklanacaksa “Vardar Ovası’nda”
çakılıp kalmamak lazım. Ne atıflar var
türkülerde “kul hakkına dair”.
Gereği için onlara da kulak verilsin
madem..
Türkü dediğin yer adı değil ki kanun
çıkartıp değiştiresin sayısal çoğunluğa
bakıp.
“Riya” bilmez, “takiyye”
bilmezler.
Riya, siyaset bulaştırılmadık
değerlerimiz de kalsın.
“Rakıysa” da, “namazsa” da
yakıldıkları gibi, asli hüviyetiyle
okunsunlar onlar.
Türkü dediğin milletin hafızası.
Bilinsin ki ona dokunan yanar.
Eceli gelen Türk’ün türküsüne sürtünür.
O hafıza sulandırılmamalı.
Daha ne utlar yeşertir onlar. Yeter ki
yaşasınlar. Türkü sevenlere selam,
nerede yaşıyor yaşatılıyorsa.
Son not:
Var her işte bir hayır. “Vardar
Ovasını”, “Atatürk”ü,
kaybettiğimiz “Balkanlar”ı, o
fecaati başka da nasıl hatırlayacaktık.