MEMURUN,
EMEKLİNİN VE BÜTÜN MİLLETİN TALEBİ
Bilindiği gibi, memur ve
emeklisinin 2012 yılına ait zamları hala
verilmiş değil.
Bu zam için; memur
sendikaları ile hükümet, bir aydır
pazarlık(!) masasında...
Hikâye!
Neden hikâye?
Çünkü eğer yapılanın adı
“pazarlık” olacaksa, karşılıklı iki
tarafın gücü birbirine “denk”,
hiç olmazsa “yakın” olmalı...
Taraflar arasında böyle
bir “güç dengesi” görüyor
musunuz?
Ayrıca, pazarlık yapan
tarafların talepleri de birbirine yakın
olmalıdır. Arada 2, 3 misli “rakam”
farkı varsa, orada “pazarlık”
yapılması ve makûl bir noktada
buluşulması imkânı var mıdır?
İşte, memur temsilcileri
ile “işveren” adına hükümetin
katıldığı toplantılardaki vaziyet aynen
yukarıdaki gibidir. Pazarlığın “p”si
bile söz konusu değildir ve hükümet,
dediklerini dayatacak, istediği oranı
verecek kuvvet üstünlüğündedir.
x x x
SENDİKALARIN HİÇ
Mİ ETKİSİ YOK?
Sendikalar, hükümet
üzerinde pek etkili değillerse de
esamileri hiç okunmuyor da denilemez.
Haklı ve hakkaniyetli
talepler dile getirip; bütün memur ve
emekliyi ve hatta bütün halkı arkalarına
alabilirlerse, beklendiğinden daha büyük
bir etki ve güç yaratabilirler.
Hakkaniyetli talepler
nelerdir?
Bir kere, şu “yüzdelik
artış” taleplerini bırakacaklar.
Neden?
Çünkü Memursen Başkanının
deyimiyle “sadre şifa” bir metot
değil.
Sebebi şu: Diyelim ki
maaşlara yüzde 5 artış yapıldı...
Bu, memur ve emekliye
nasıl yansıyor?
Memur veya emekliler
arasında 1.000 (bin) TL. alan var; 7.000
(yedi bin) TL. alan var. Yani uçurumlar
söz konusu...
Bu 5 puanlık artış; az
alan grupta 50 (elli) TL.lık bir artış
getirirken; çok alan kesimde tam 350 (üç
yüz elli) TL.lık bir artış demek.
Görüldüğü gibi, bütün
memur ve emeklilerine yapılacak aynı
orandaki zam hem adil değil, hem
tatminkâr değil.
Üstelik, böyle puanlar
üzerinden konuşmak; bibakıma muhayyel,
afakî rakamlar gibi algılanıyor... Sanki
çok büyük isteklerde bulunuluyormuş
zannı hasıl oluyor.
Halbuki onun yerine net
rakamlar telaffuz edilirse konu ve
talepler daha iyi anlaşılır. Kamuoyunun
desteği de daha kuvvetli olur.
Meselâ; bütün memurlara
300 TL., emeklilere ise 200 TL.lık bir
artış talebi herkese makul gelebilecek
bir taleptir.
Böyle bir talebi bile
reddedecek hükümet kamuoyu nezdinde zor
duruma düşer. böyle bir talebe kolay
kolay hayır diyemez.
x x x
MİLLETİN
BEKLENTİSİ
Bu şartlar çerçevesinde
milletin hükümetten beklentisi “ADALET”tir.
İktidar partisinin
kendisine isim olarak aldığı iddialı
kavram: ADALET!
On senelik tek parti
iktidarının, artık yapamayacağı hiçbir
şey yoktur...
Geçen 10 senenin 1’i
hariç her sene ekonomi büyümüştür. Son
yıllarda ise “dünya rekorları”
kırıldığı, bizzat iktidar sözcülerince
dile getirilmektedir.
Bu büyümeden geniş
kesimlerin de yararlandırılması,
paylarını alması “adalet”in icabıdır.
Yine, gerek TÜİK, gerekse
ona dayanarak hükümet çevreleri Kişi
Başına Düşen Millî Gelir(KBMG)’in 10 bin
doların üzerinde olduğunu
söylemektedirler.
O vakit, yapılacak iş bu
rakamın adaletle dağıtılmasıdır.
Bunun da yolu; öncelikle,
geniş kesimlere uygulanan yıllık
artışların “hakkaniyet” ölçüsünde
yapılmasıdır.
Konu açılmışken bir
görüşümüzü daha iletelim:
Sosyal Güvenlik
kuruluşları “tek çatı” altında
toplandı. Fakat yine ayrı ayrı işlem
görüyor, ayrı esasllarla aylıkları
hesaplanıyor.
Artık bu da
değiştirilmeli, düzeltilmeli.
Herkesin çalışma süresi,
iktisada ve üretime katkısı gibi
unsurlar esas alınarak, bütün
emeklilerin özlük hakları yeniden
değerlendirilmelidir. Aradaki uçurumlar
ve “ayrıcalıklar”
kaldırılmalıdır...
‘ENFLASYONA
EZDİRMEYİZ’
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, böyle
söyledi...
Çünkü 2012 enflasyon
beklentileri 6,5 imiş!
Memur ve emeklisine
verecekleri zam ise 6,6 imiş!
Böylece kamu çalışanları
ve emeklileri enflasyona ezdirilmemiş
oluyor!
x x x
Memur kesiminin artışı az
bulması üzerine Çelik yine söyledi:
Daha çok vermek isterdik
ama... Versek bütçede olacak yama,
Maliye dayanmaz bu zama... Dengeleri
bozdurmayız.
Yunan’a, İspanya’ya
bak... Zam taleplerini bırak... Yahşidir
teklifimiz, gel selâm çak... Altımızı
kazdırmayız.
x x x
Sazı, Türkiye Kamusen
Başkanı İsmail Koncuk aldı. Görelim ne
söyledi:
Kırk yıldır aynı
nakarat... Bakanın sözleri pek bayat...
Emekliye tanımazlar hakk-ı hayat... Bu
nasıl rekor iktisat? “Büyüdük”
diye verirler beyanat... Madem tıkır
tıkır çarklar, neden böyle kıttır bizim
“fark”lar?
Verilmezse, alınır hak...
Artık etti canımıza tak... Vekile
yaptınız kıyak... Bize düşen sade
dayak... Lâkin artık derimizi
yüzdürmeyiz.
x x x
Yine aldı sazı eline
Çelik. Görelim Han’ım daha neler
söylemiş:
Memur sokağa çıksa da,
caddelerde gezdirmeyiz...
İktidarız güç bizde, size
kervan düzdürmeyiz.
Kürsüye çıkıp konuşmaya
kalkma, engel olur, sana destan
yazdırmayız...
Taleplerinizi kabul edip,
karizmayı çizdirmeyiz...
Biber gazı, tazyikli
su... Meydanlarda ikramımız bu... Budur
“ileri demokrasi”, huu... Ezeriz
de sezdirmeyiz.
Memuru, emekliyi
“kalkındırıp”, ezberleri
bozdurmayız...
Hem yandaş sendikamız
var... Savunur bizi yaz, kış, bahar.
Danışıklı dövüşür, onu asla bezdirmeyiz.
x x x
Sazı eline yandaş sendika
Memursen’in Başkanı Ahmet Gündoğdu aldı.
Görelim Han’ım ne söylemiş:
Ergenekon’un avukatı...
Dam üstünde saksağan... Vur beline
kazmayı, bir daha doğrultmasın. Takla
atarız önünde, iktidarı kızdırmayız.
Darbelerle
yaşayacağımıza, aç kalmaya razıyız...
Zincirleri çözdürmeyiz.
“Dağ fare bile
doğurmadı”, demiştim ya kulak asma
sözüme!
Yanımda görünce
muhalefeti, titreyip döndüm özüme... Ak
yoldaşları üzdüm diye nicedir uyku
girmezdi gözüme... Siper olur gövdemiz,
hükümeti üzdürmeyiz.