FRANSA’DA ‘FAİLİ MEÇHUL’ VAR MI?
Bildiğimiz kadarıyla yok... Fransız
halkının “Faili meçhuller”den
şikayet ettiğini hiç duymadık.
“Faili meçhul” ne demek?
Devletin “failini bulamadığı
olaylar”...
Veya “bulmak istemediği”, belki
de “faillerini bildiği vukuatlar”...
“Devlet” adı verilen o ‘dev’asa
kurumun, failleri bulamaması diye bir
zaafı olabilir mi?
Olamaz!
Polis-asker-istihbarat bunun için vardır
ve bütün olayları da çözebilecek
kabiliyettedirler.
Yakın dönemden bir örnek vereyim: Yaz
aylarında, İzmir’de, bir parkta oynayan
bir çocuk, nereden atıldığı belli
olmayan bir kurşunla hayatını
kaybetmişti.
Göründüğü kadarıyla, ortada hiçbir
“iz” yoktu.
Öyle olduğu halde, polis, 2-3 ay gibi
kısa bir sürede “zanlı”ya ulaştı
ve adalete teslim etti.
Bunun gibi yüzlerce örnek akla
gelebilir...
Yani, devlet bulmak isterse bulur.
x x x
FRANSIZ POLİS VE İSTİHBARATI İSE ÇOK
DAHA ETKİN
Daha
teknik ve güçlü olan Fransız polisi ise
bulmak istediğini daha kolay ve daha
çabuk bulur.
Bulmaktan da öte pek çok vukuatı
önleyebilir. Tabii isterse...
Fransa’ya gitmek isteyenler ve onların
yakınları çok iyi bilirler ki, bu ülkeye
girmek deveye hendek atlatmaktan daha
zordur.
Fransız yetkililer bin dereden su
getirirler ve sizin “sağlamlığınız”,
“geri döneceğiniz” konusunda
kesin güvenceler isterler. Bilhassa
“Meriç’in Doğusundaki” ülkelerin
vatandaşları, Fransa’ya öyle ellerini
kollarını sallayarak giremezler.
Girdikten sonra da sürekli takip
edilirler.
Dolayısıyla, Paris’teki katliamı, bir
Ortadoğulu’nun, misâl, bir İranlı, bir
Suriyeli’nin yapabilmesi müşküldür.
Çünkü bir “Doğulu”nun Fransa’da,
öyle geniş bir harekât alanı bulabilmesi
çok zordur. Onların gözaltındaki
yaşamları esnasında silaha ulaşmaları,
silah taşımaları neredeyse imkânsızdır.
Tâ ki, Fransız devleti istesin ve polisi
göz yumsun!
Nitekim, BDP Eşbaşkanı Selahattin
Demirtaş, Fransız istihbaratını
suçlayarak, "Paris'in varoşlarında
bile Kürtleri izleyip, çocuğundan
kadınına, gencinden yaşlısına herkes
hakkında hergün fotoğraflarla, video
kayıtlarıyla istihbarat toplayan bir
Fransız istihbaratı var. Bu kadar işlek
bir caddede, Fransız istihbaratının
bilgisi olmadan mantar tabancasının dahi
patlatılamayacağı bir yerde, bilgimiz
yok demesin kimse bize. " dedi.
(habervitrini.com,
12/01)
x x x
CUMHURBAŞKANI’NIN TANIDIĞI
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, öldürülen
kadınlardan birisini tanıdığını, düzenli
görüştüklerini söyledi.
Bir
Başkan’ın kolayca, “tanıdığı”nı
söylediği bir kadının, Başkan’a yakın
olan birisinin, herhalde “korunması”
lâzım... Belli bir “güvenlik
seviyesi”nin olması lâzım.
Zaten, söz konusu üç kadının
“konumları” dolayısıyla, hem sürekli
“gözetim altında”, hem de
“korunuyor” olmaları aklın gereği
değil mi?
Eğer
Paris’teki katliamda, Fransa’nın dahli
veya menfaati yoksa cinayetin kısa
sürede çözülmesi beklenir.
Fakat ilk gelen haberler çözüleceğine
dair hiç umut vermiyor!
Eğer
bir devlet, toprakları üzerinde işlenen
bir cinayeti aydınlat(a)mazsa,
“töhmet” altında kalması
kaçınılmazdır.