Şahadet
Bir işi yapabilmenin olmazsa olmazı
kişinin ona inanmasına bağlıdır.
İnanılmadan zoraki yapılan işte ise
sonuca varmak imkânsızdır.
İnanmak ise insanda eğitim ve öğretimle
oluşturulmuş değişiklik sonucu meydana
gelen bir olgudur. Kişi yaptığı işin
kendisine ve gelecek nesline faydasını
bilirse yapar. Neyin faydalı neyin
zararlı olduğu ise alınan eğitimle
öğrenilir.
Bunun en başında öldüğünde gölgesinde
yatacağı bir bayrağının olmasıdır. Kendi
dilini konuştuğu ve geleneklerini
yaşattığı bir devletinin varlığıdır.
Üzerinde özgürce dolanıp, ekip biçerek
beslendiği toprağın bulunmasıdır.
Namusunun güvencede, geleceğinden endişe
duymayacağı ve yaptıklarından haz
duyduğu bir ortam ister.
İsteklerinin olması için kendi bağımsız
devletin var olması gerekmektedir.
Bağımsızlığın ise bir bedelinin
olduğudur. Zamanı geldiğinde bu bedeli
ödemesinin de gerektiği bilinmelidir.
Bunun ise bilgiden ve sevgiden
geçmesidir.
Ancak zamanı gelince milletine karşı
borcu olan bu bedeli ödendiğinde
milletin var olacağı ve namusun
korunacağını bilir. Bu borcun karşılığı
ise kandır, candır. Yoksa birilerinin
yaptığı gibi ne söylemler, ne de borcunu
inkâr edip kaçmaktır.
Bunların yaptığı tüm değerlerini
satmaktır.
Her Türk Müslüman şunu çok iyi bilir ki
şahadet şerbetini içtiğinde
Peygamberimize komşu olacak ve gerçek
dünyasında mutlu olacaktır. Geride ise
bayrağının dalgalanmaya devam edeceğini,
ezanın susmayacağını ve namusunun
kirlenmeyeceğini güvenceye almış
olacaktır.
Bu nedenledir ki Türk doğuştan askerdir.
Bunun nişanesi olarak da her aile
çocuğunu askere gönderirken kınalar ki
Allaha kurban olsun diye. Diğer bir
ifadeyle ölürse şehit kalırsa gazi olsun
diye. Bu nedenle şehitler için söylenen
tek söz var, o da vatan sağ olsundur.
Bunun içindir ki tarihte Türklerin hep
vatanı olmuş ve hep bağımsız
yaşamışlardır.
Kendimize Bozkurt’u sembol olarak
seçmemizin nedeni de bu değil midir?
Bağımsızlığı elinden alındığında
evcilleşmeyip intihar ederek kendini yok
eden tek yegâne canlıdır.
İnancımız ve yaşadığımız toprakların
jeopolitik yapısı nedeniyle her dönem
şehit vereceğimizi çok iyi bilmekteyiz.
Geçmişte kalmış bazı devletlerle,
konumumuzdan rahatsız olanların ülkemiz
üzerindeki emelleri devam etmektedir. Bu
emeller devam ettiği müddetçe şehit
vermekten kurtulamayacağız.
Nitekim bunların sonucudur ki yakın
tarihimiz 1915 yılında hasta adam diye
niteleyip topraklarımızı paylaşarak
bizleri geldiğimiz yerlere göndermek
isteyen emperyalistler boğazları geçerek
İstanbul’u alacaklarını haykırarak
Çanakkale boğazını geçmeye
çalışmışlardır.
Unutulan ise Türk’ün inanç ve
geçmişinden aldığı derslerdi. O inanç ki
yedi düvelin silahlarına göğsünü siper
ederek iki yüz elli bin insanına şahadet
şerbetini içirme pahasına da olsa Türk’e
kefen biçenleri denize dökmeyi
başarmasıdır. Çarığını giyen o milletin
elinde kazma ve kürekle vatanı için
nasıl mücadele vererek şehit oluşunu ve
şehitliğin ne demek olduğunu dünyaya
duyurmasıdır.
Bunu anlamayan ve Türk’ü yeteri kadar
tanıyamayanlar Sarıkamış’ın soğuğunda
vatan müdafaası için donarak şehit
olanları da duymamışlardır. O körlük ve
sağırlık içlerindeki kini o kadar
sadistleştirmiş ki Kıbrıs’ta Rum’u
üzerimize salarak şanslarını tekrar
denemelerine neden olmuştur.
Türk’ün inanmışlığını ve kahramanlığını
tanıdıkları halde bizi yok saymaya
çalışanlar bile sıkıştıklarında
canlarını kurtarmak üzere Kore’de olduğu
gibi Türk’e sığınmışlardır. Halen
dünyanın birçok ülkesinde insanların
malını ve canını bizler korumaktayız.
Tankla tüfekle Türk’ü yok edemeyeceğini
gören, Türklerin varlığını kendileri
için bir tehdit kabul eden
emperyalistler yılan misali zehrini
akıtmakta devam ediyor. Şimdi ise ülke
içinden etnisiteye dayalı bir kısım
bölücü ateistlerle Türk’ü vurmaya
çalışıyorlar. Son Türk kalesini bu
şekilde bölüp parçalayarak yok etmeyi
planlıyorlar; bunun için de kınalı
kuzularımıza şahadet şerbetini
içiriyorlar.
Biz biliyoruz ki; bu coğrafyada
yaşadığımız müddetçe düşmanlarımız boş
durmayacaktır. Unutulmasın ki dün olduğu
gibi bu gün de Nene hatunlarımızla,
Seyit onbaşılarımızla topraklarımız için
hazırız.
Çünkü biz inanıyoruz. Biz tarihimizi
biliyoruz. Biz dedelerimizi çok iyi
tanıyoruz. Biz dul kalmış
ninelerimizden, sakat kalmış
gazilerimizden dinlediklerimizi
unutmadık ve unutturmayacağız.
Üç beş soysuza bizleri şehit ettirerek
bir yere varacaklarını sananlar dün
olduğu gibi bu gün de aldandıklarını çok
yakında öğreneceklerdir. Irkçılık diye,
Türk İslam sentezi içeriyor diye tarih
derslerimizle oynamaya çalışanlarla
İstiklâl Marşı ve Andımız gibi konulara
takılarak bizi milli şuurdan yoksun
bırakmak isteyenler de hüsrana
uğrayacaklardır.
Size sesleniyoruz. Bizleri dün
Çanakkale’de, İzmir’de, Kars’ta,
Gaziantep’te ve Kahramanmaraş’ta şehit
edenlere benzemeyin. Üç beş
işbirlikçinin bağırıp çağırmalarına
kulak vermeyin. Biz her şeyi öğrendik ve
biliyoruz. Şehit olmaya da her zamanki
gibi hazırız. Tüm şehitlerimizi rahmetle
anıyoruz; ruhları şad olsun.
Gazilerimize de sağlık ve saadet
diliyoruz.
Şuayip ÖZCAN
suayipozcan@yahoo.com
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=17509
Şuayip ÖZCAN'ın Yayımlanmış Diğer
Yazıları |
EĞİTİM
YAZILARI DEFA OKUNMUŞTUR...
___________________________________________________________________________
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi
ve Gerçek Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1020905
|