|
DİN FONKSİYONUNUN TOPLUMA ETKİLERİ…
2010’lu
yılları yaşıyoruz.
Son günlerde adeta din’le ilgili konularla yatıp kalkıyoruz.
Hemen-hemen bütün konularda din ön plana çıkıyor.
Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda bile
din konusu resepsiyona damgasını vurmuş
durumda…
Üniversite öğrencilerine kıyafet özgürlüğünde dini inançlar
ortaya çıkıyor.
Lise ve dengi okullarda dersler düzenlenirken din
derslerinden söz ediliyor.
Alevilikten söz edilirken din ortaya konuyor.
Her yıl din’ler arası diyalog toplantıları yapılıyor…
Siyasiler arasında çözülemeyen başörtüsü
sorununun çözümü için Diyanet İşleri
Başkanlığının görüşüne başvuruluyor…
Dini bayramlar, ramazanlar, oruçlar, cumalar, ayinler,
verilen dini beyanatlar yeri ve zamanı
geldikçe ülkelerin gündemine oturuyor…
Acaba din nedir?
Dine inanmanın sebepleri nelerdir?
Acaba din doğuştan mıdır?
Sonradan mı insanların zihnine yer etmiştir?
Dinlerde ortak özellikler nelerdir?
Hak dinler, batıl dinler günümüzde nasıl algılanmalıdır?
Hıristiyanlıkla, Musevilikle, Müslümanlığın 2010’lu yıllardaki
konumu nasıldır?
Din;Allah'ın
görevlendirdiği Peygamberler tarafından
akıl sahibi insanlara tebliğ edilen,
onlara rahat, huzur, saadet yollarını
gösteren, onları dünya ve ahrette
mutluluğa ulaştıran bir inanç
sistemidir.
Bazı fikir ve düşünceler insanlarla
birlikte doğmuşlardır.
Din fikri de insanlarla birlikte doğmuş, insanlık var olduğu
sürece onunla birlikte yaşayacaktır.
Allah yarattığı varlıklar içerisinde insanları kötülüklerden
uzaklaştırma, iyiye güzele, doğruya
yöneltmek için gönderdiği emirleri
peygamberleri aracılığı ile
göndermiştir.
İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'den, son Peygamber Hz.
Muhammed (SAV)'e kadar 124 bin (bir
rivayete göre, 224 bin) Peygamber
gönderilmiştir. Peygamberler insanlık
tarihi boyunca, Allah'ın emir ve
yasaklarını insanlara bildirmiş, son
Peygamber Hz. Muhammed'in gelişiyle
birlikte Peygamberlik halkası
tamamlanmış ve ilahi emirler onun
bildirimi ile son bulmuştur.
Peygamber;
Cenabı Allah'ın, Cebrail (A.S)
vasıtasıyla insanlara tebliğ etmek üzere
vahiylerini bildirdiği seçkin kimsedir.
Peygamberler;
İnsanların dünya ve ahrette saadete
ulaşmaları için lüzumlu prensipleri,
Cenabı Allah'tan, Cebrail vasıtasıyla
alan ve bu İlahi hükümleri ümmetlerine
tebliğ eden İlahi elçilerdir.
Peygamberlerde bulunan ortak özellikler;
günahtan, isyandan, masum olmaları yani
günah işlememeleri...
Emanete riayet etmeleri...
Doğru sözlü olmaları...
Akıllı, uyanık, zeki olmaları...
Ve... Allah'tan aldıkları emirleri ümmetlerine
ulaştırmalarıdır.
Bugün bütün insanlık en son gönderilen
gaye-insan, ufuk-Peygamber Hz.
Muhammed'in getirdiği dine uymakla
yükümlüdür.
Allah'ın, peygamberleri aracılığı ile
gönderdiği din öyle ilahi bir kanundur
ki; insanlara yaradılışlarının gayesini
ve onlara mutluluk yollarını öğretir.
İnsanların kendilerini yaratan yüce
Allah'a karşı nasıl teşekkür
edeceklerini, hangi ahlak kurallarına
uymalarının gerektiğini hatırlatır.
İnsanları en fazla etkileyen duygu din
duygusudur.
Bu duygu sonradan öğretilmiş bir inanç şekli olmayıp doğuştan
bir özelliktir.
Bu özellik Hz. Adem'le birlikte doğmuş ve sonsuza kadar devam
edecektir.
Dünyada kurulan devletlerin ortaya koyduğu anayasa benzeri
fikirler o devletlerle birlikte yok
olmuşken, unutulmayan sadece din fikri,
dini kurallar, dini gelenek ve
görenekler, örf ve adetlerdir.
Din, tarihin her döneminde cemiyetlerin temel kavramları
şeklinde etkin bir güç olarak kendini
göstermiştir.
İnsanlar yapı ve yaradılış itibariyle dindar olmak ve dinin
varlığını kabul etmek durumundadır.
Dinin varlığını kabul eden, Allah'ın emirlerini yerine
getiren, yasaklarından kaçınan,
iyiliklere yönelen, kötülüklerden
uzaklaşan insanlar mutlu
olagelmişlerdir.
Din inancı;
Adem Peygamber'den bu yana asırlar
boyunca her türlü aleyhte
propagandalara, her türlü baskı, zulüm
ve işkencelere rağmen varlığını sürdüre
gelmiştir.
Bu inanç;Terbiye ile,
verasetle, mizaçla da izah edilemez.
Eğer bunlarla izah edilecek olsaydı bir
önceki insanlara bu inanç nereden
gelecekti?
Dini inancın başlangıcı ilk insan Hz. Adem'e dayanmaktadır.
Sonucu da insanlığın sonuna kadar devam edecektir.
Din inancı Allah'la insanlar arasındaki ilişkileri düzenler,
insanların Allah'a karşı görevlerinin ne
olduğunu öğretir.
Allah'ın yarattıklarına karşı nasıl hareket edilmesinin
gerektiğini gösterir. İnsanların
birbirleri ile olan İlişkilerini düzene
koyar.
İlmi veriler, tarihi araştırmalar dinin insanlarla birlikte
doğduğunu göstermektedir.
Allah'ın yarattığı İlk insan Hz. Adem aynı zamanda bir
Peygamber olarak görevlendirilmiş ve
Allah'tan aldığı emirleri insanlara
duyurmuştur.
İnsanlık âlemi;
Adem Peygamber'le birlikte
başlamış ve insanlığın var oluşundan bu
yana varlığı da devam ede gelmiştir.
İnsanlar dine sahip çıkmakla huzur buldukları için, nerede
bir insan topluluğu varsa orada dini
davranışlar da görülmüştür.
Din insanların özünde var olan ruhi bir duygudur ve doğuştan
vardır.
Doğuştan var olan bu duygu dış etkenler nedeniyle zaman-zaman
zayıflamıştır. Ancak hiçbir zaman
sönmemiştir.
Çünkü insanın özünde kendisinden daha kudretli bir varlığa
bağlanma ve onun yardımını sağlamaya
çalışma arzusu vardır.
İnsanlar tarihin hiçbir döneminde bu arzularından
vazgeçmemişlerdir.
İnsan diğer canlılardan ayrı ve üstün bir yapıda
yaratılmıştır.
Bu üstünlük; Biri geçmişe diğeri geleceğe ait 2 ayrı
özelliğin insanda bulunmasından
kaynaklanmaktadır.
İnsanın ne olduğu, nereden gelip nereye gideceği,
yaradılışının amacının ne olduğu,
yaratanın kim olduğu gibi soruların
cevabının bulunabilmesi için geçmişle
gelecek, bugünle ve birbirleriyle
kaynaştırılmalıdır.
İnsan sadece geçmiş için ve bugün için değildir.
İnsan bugünü yaşarken geçmişten gelen hatıralarını da dikkate
almalıdır. Geleceğe ait projeler de
oluşturmalıdır.
Ticaretle, ziraatla, sanatla uğraşan bir kimse nasıl geleceğe
ait tasarılar peşindeyse, dini konularda
da geçmişten alınan bilgilerle
yetinilmemeli, bugün yaşanmalı ve
geleceğe ait olumlu çalışmalar
yapılmalıdır.
Dünya hayatı için nasıl geleceğe yönelik planlamalar
yapılıyorsa, dini konular için de benzer
şekilde planlamalar yapılmalıdır.
İnsan geçmişte mutlu bir yaşam içindeyse
o mutluluk geride kalmıştır.
Bugün de geçmiş olacaktır.
Yaşanılan geçmişle yaşanmakta olan bugün ne kadar iyi ve
güzelliklerle dolu olursa olsun insanın
ruh cephesi bu güzelliklerle
yetinmeyerek aynı güzellikleri gelecekte
de yaşamak ister.
Bu istek insanoğlunda doğuştan vardır.
İnsan geçmişi ve bugünüyle yok olmaya mahkûm olmayıp,
edebileşmelidir.
İnsanın yok olmasını önleyecek ve ebedileşmesini sağlayacak
tek bir kaynak vardır.
O da din’dir.
Bazı bilim adamları dinin insan aklının
ortaya koyduğu fikirler manzumesi olduğu
söyleseler de dinin kaynağı İlahi'dir.
Din duygusu insanın yaradılışında var olan bazı özelliklerden
kaynaklanmaktadır.
Din duygusu doğuştandır.
Bu duygu insanları Allah'a bağlayıp ona kul olmaya sevk
etmiştir.
Kâinatı ve kâinatta bulunan bütün canlı-cansız varlıkları
yaratan Allah'ın varlığı kabul
edildikten sonra onun insanları başıboş
bırakmadığı, din gerçeğini tanımaları
için onlara akıl ve irade verdiği de
bilinmelidir.
Taylor, Spencer, Durkhaim, Marks,
Maks Müller, Schmith, Jan Jak Russo, A.
Conte gibi bazı düşünürler dinin
kaynağı konusunda değişik fikirler
ortaya koymuşlardır.
Taylor;
dinin ruhani
varlıklara inanmak olduğunu söyler.
Spencer; dinî tabiatüstü
ve esrarlı kuvvetlere inanmak olarak
tarif eder.
Durkheim'e göre din;
Fertlerin meydana getirdiği içtimai bir
kurumdur.
Marks'a göre; Dinin kaynağı
insanda bulunan tabii ve içtimai
yetersizliklerdir. Ona göre din; hâkim
sınıfların bir baskı ve uyuşturma
aracıdır.
Maks Müler; İlk dinin
tabiat olayları karşısında acizlik ve
hayranlık duyan insanın davranışları
olduğu görüşündedir.
İslam bilginlerine göre din;
Allah tarafından gönderilen ve
peygamberler vasıtasıyla akıl sahibi
insanlara tebliğ edilen, kendisine
inanan insanları hem bu dünyada, hem de
öbür âlemde mutluluğa götüren bir
müessesedir.
Allah tarafından gönderilen dinlere hak
dinler denir.
İnsan aklının ürünü olan dinlere de batıl dinler denir.
Hak dinler kaynağı İlahi olan dinlerdir.
İlahi olmayan dinler de batıl dinlerdir.
Hak dinlerin
özü; Tek Allah'ı tanımak ve
ona kulluk etmektir.
İnsanları Allah'a kulluk etmeye davet edenler
Peygamberlerdir.
Peygamberlerin getirdiği bütün dinler, hak dinlerdir.
İlk hak din: Adem
Peygambere gönderilen dindir.
Adem Peygamber'den son peygamber Hz. Muhammed (A.S)'e kadar
bütün peygamberler insanları hak dine
davet etmişlerdir.
Peygamberler aracılığı ile Allah tarafından gönderilen hak
dinleri benimseyen bazı insanlar zamanla
Peygamberlerin gösterdiği yoldan
uzaklaşmışlar, onların sözlerini
dinlememişler, onların getirdikleri hak
dini bırakıp yanlış inançlara
sapmışlardır.
Yanlış inançlar; İnsanlar hak dinlerden uzaklaştıkça ortaya
çıkmaya başlamış, çeşitli nedenlerle
bazı kişiler tarafından zaman-zaman hak
dinlerin içine dinde olmayan inançlar da
sokulmuştur.
Bir kısım insanlar üstün gördükleri bazı varlıklara tanrı
diye tapmışlar, kendi kendilerine ortaya
çıkardıkları batıl görüşlere "din"''
diye bağlanmışlardır.
Bazı insanlar ağaçtan, taştan yaptıkları putlara tapmışlar,
bazıları aya, güneşe, yıldızlara,
atalarının ruhuna, ateşe tapmışlar, bir
kısım insanlarda Allah'ın maddi
varlıkların içerisine girdiğine inanarak
ona tapmışlar, bir kısmı da hayvanları
kutsallaştırarak, hayvanlara
tapmışlardır.
Bütün bu nedenlerle hem bazı hak dinlerin aslı bozulmuş, hem
de Animizm (Ruhçuluk), Fetişizm (Ateşe
tapınmak), Taoizm, Brahmanizm, Budizm,
Zerdüştlük gibi batıl dinler ortaya
çıkmıştır.
Hak dinler Allah tarafından gönderilmişken, batıl dinler
insanlar tarafından uydurulup ortaya
konmuştur.
İslamiyet'te olduğu gibi gerçek hak din aslı bozulmadan
günümüze kadar gelmiş, Hıristiyanlık ve
Yahudilikte olduğu gibi bazı hak dinler
de aslı bozulmuş durumda bugün
varlıklarını sürdürmektedir.
Brahmanizm, Budizm ve Zerdüşt dininde olduğu gibi bazı
batıl dinler insanlar tarafından ortaya
konmuş, bugün yok olmaya yüz
tutmuşlardır.
Brahmanizm;
Hindistan'da Milad’dan asırlarca önce
ortaya çıkmış, Allah'ın varlığına
inandıkları gibi başka tanrıları
(ilahları) da kabul eden ancak bütün
Peygamberleri inkâr eden bir din
şeklidir.
Brahmanizm eski Peygamberlerin
bildirdiği hak dinin değiştirilmiş ve
bozulmuş halidir.
Aç kalmakla ve kendilerine işkence etmekle nefislerini
terbiye edeceklerine inanırlar.
Budizm:
Hindistan'da M.Ö. altıncı yüzyılda
yaşamış olan Buda'nın kurduğu, Uzakdoğu
ülkelerinde yaygın olan batıl bir din
şeklidir.
Brahmanizm'in değiştirilmiş şekli
görünümündedir.
Nefsi terbiye etmek en belli başlı ahlaki kurallardandır.
Zerdüşt dini:
Ateşe tapma esasına dayanır.
Mecusiliğin (Ateşe tapma) kurucusu olan Zerdüşt, Milad’dan
600 sene önce, Hindistan'da doğmuştur.
İki tanrının varlığını iddia etmiştir. İyilik tanrısı Hürmüz
ile kötülük tanrısı Ehrimen'in dünyayı
idare ettiği inancını yaymaya
çalışmıştır.
Zerdüşt dini; İran'ın
eskiden kabul ettiği bir din şeklidir.
İslamiyet'in İran'da yayılmasından sonra bu batıl dine
inananların sayısı tamamen yok olmuş
sayılmaktadır.
Allah insanları yarattıktan sonra
onlara, kendisine karşı kulluk
görevlerinin ne olduğunu tebliğ edecek
ve insanların diğer canlı-cansız
varlıklara karşı görevlerinin neler
olduğunu duyuracak, onlara doğru yolu
gösterecek Peygamberler göndermiştir.
Hak dinler;
Peygamberler tarafından insanlara
bildirilen dinlerdir.
İnsanlar gayesiz yaratılmamış, hak
dinlere inanmak suretiyle dünyada bazı
idealleri gerçekleştirmek, iyi ve kötüyü
seçerek Allah'ın emirlerine uymak için
yaratılmışlardır.
Bu emirler insanlara Peygamberler tarafından öğretilmiştir.
Allah'ın peygamberler aracılığı ile gönderdiği hak dinlerin
bazı özellikleri vardır:
Hak dinler Allah israfından gönderilmiş, tek Allah'a
inanmayı, O'na kulluk etmeyi
öngörmüştür.
Hak dinler;
Peygamberlerin aracılığı ile insanlara
duyurulmuştur.
Hak dinlerde Ahret hayatına inanmak
vardır.
Hak dinlerde gözle görülmeyen ve ruhsal varlıklar olarak
bilinen meleklere inanmak esastır.
Hak dinlerde;
Her şeyin Allah tarafından yaratıldığı
ve yaratılanların durumunun ezelde
takdir edildiği,Allah'ın bilgisi dışında
hiçbir olayın meydana gelemeyeceği,
Kader inancı vardır.
Bu ortak özellikler bütün hak dinlerde müşterek
özelliklerdir.
Hak din olarak gönderilen Hıristiyanlıkta, Yahudilikte bu
ortak özellikler büyük ölçüde yok olmuş
ve günümüzde bu ortak özellikleri
bünyesinde toplayan tek din İslamiyet
kalmıştır.
İslamiyet'in dışında hak din olarak gönderilen dinlerin
hiçbiri Allah'ın gönderdiği ilk şekliyle
olan aslını koruyamamıştır.
İnanç esaslarıyla ilgili olarak gönderilen kitapları pek çok
değişikliğe uğramıştır.
Bu tür dinlere; aslı bozulmuş dinler denir.
Aslı bozulmuş olan dinlerden Yahudilik, Musa Peygamber
aracılığı ile gönderilmiştir.
Yahudilere gönderilen Tevrat ilk gönderildiği şekliyle
korunamamış, çeşitli değişikliklere
uğramış, asırlar sonra Azra isimli bir
kâhinin ortaya koyduğu kitap, Tevrat
olarak kabul edilmiştir.
Zamanla değişik Tevrat kitapları ortaya konmuş ve böylece
Allah tarafından Musa Peygamber'e
bildirilen iman esaslarıyla, ibadet
şekilleri tamamen değiştirilmiştir.
Şu anda mevcut Tevratların hiçbiri Hz. Musa’ya gönderilen
Tevrat değildir. Bunun için Yahudilik
hak din olma özelliğini yitirmiştir.
Yahudilik inancına göre; Haftanın bir
gününü ibadete ayıran Yahudiler
cumartesi gününü ibadetle geçirirler ve
ancak cumartesi dışında çalışabilirler.
Allah, Peygamber, mezhep, Ahret inancı da değişikliğe
uğramıştır.
Yahova sadece kendilerinin tanrısıdır.
Sadece İsrail oğullarına gönderilenler gerçek Peygamberdir.
Peygamberlik dünyanın sonuna kadar devam edecektir.
Mesih adında bir kurtarıcı Peygamber gelecek ve onun
gelişinden sonra Yahudiler dünyaya hakim
olacaktır.
Yahudilikte;Çok
ve çeşitli mezheplere inanılmaktadır.
Bazı mezhepler melekleri ve Ahret inancını kabul ederken, bir
kısım mezhepler hem melekleri hem de
ahreti inkar etmektedirler.
Yahudilik sadece Yahudi ırkından olan insanlara aittir ve en
üstün ırk Yahudi ırkıdır.
İşte aslı bozulmuş bir din olan Yahudiliğin özellikleri
bunlardır.
Aslı bozulmuş olan dinlerden biri de
Hıristiyanlıktır.
Hıristiyanlık; İsa
Peygamber tarafından insanlara
duyurulmuştur.
Hz. İsa’ya, Allah tarafından gönderilen İncil zamanla
değiştirilmiş ve insanlar tarafından
değişik İnciller yazılmıştır.
M.5. 325 yılında İmparator Konstantin, İznik şehrinde 1
0OO'in üzerinde üyenin katılmasıyla bir
toplantı yapmış, toplantı sonunda
yüzlerce İncil'den 4 tanesi gerçek İncil
olarak kabul edilmiştir.
Kabul edilen İncil'lerin hepsi İsa Peygamberden çok-çok
sonraları yazılmıştır. Mevcut
İncillerden hiçbiri diğerini
tutmamaktadır.
Bazı konular birinde varken diğerinde yoktur.
Hıristiyanlık da hak din olma özelliğini kaybetmiştir:
Şöyle ki;
Allah inancında baba, oğul, Ruhül Kudüs adıyla 3'leme vardır.
Bu 3 varlıktan bir Allah'ın varlığı kabul edilmiştir.
Bir, üç olamayacağı gibi 3 de bir olmasa gerekir.
Hıristiyanların ibadetlerinde mutlaka rahibin bulunması ve
ibadetlerin kilisede yapılması
zorunludur.
Çocuklar günahkar olarak doğdukları için onları günahlardan
kurtarmak gerekmektedir.
Bunun için "vaftiz" esası getirilmiştir.
Vaftiz olan bir kimsenin günahlardan arınacağına inanılır.
Günah çıkarmak suretiyle günahlardan arınılabilir.
Bu da ancak Rahipler tarafından yapılabilir.
Rahiplerin, günahları bağışlama özelliği olduğuna inanılır.
Papanın değişik görevleri vardır: Bunlardan biri de
"aforoz etme", yani bir kimseyi
Hıristiyanlıktan çıkarma yetkisidir.
Mezhepçilik Hıristiyanlıkta da vardır.
Bir mezhebin ortaya koyduğu görüş, diğer mezheplerce kabul
edilmez.
İşte batıl dinlerden biri olan Hıristiyanlık...
Hak dinlerden aslı bozulmadan günümüze
kadar gelen tek din İslamiyet'tir.
İslam'a göre; Allah
tekdir, birdir. Eşi ve benzeri yoktur.
Her yerde hazır ve nazırdır. Her şeye
gücü yeter.
Allah yaratandır. Göklerde ve yerde ne varsa Allah tarafından
yaratılmıştır. Göller, denizler,
nehirler, dağlar, insanlar ve hayvanlar
kendiliğinden meydana gelmemiştir.
Nasıl ki bir binanın mimarı, resmin, yolların, kullanılan her
türlü eşyanın bir yapıcısı varsa; Güneş,
ay, yıldızlar, nehirler ve göllerin de
bir yapıcısı vardır.
İslam'da Allah'ın var oluşu, sıfatlarıyla anlaşılır.
Allah'tan başka hiçbir varlıkta bulunmayan sıfatlara "Zatî
sıfatlar" denmiştir. Bunlar altı
tanedir.
1) Vücut:
Var olmak demektir. Allah vardır
ve varlığı kendisindedir.
2) Kıdem: Varlığının
başlangıcı olmamasıdır. Varlığı sonradan
yaratılmamıştır, ezelidir.
3) Beka: Varlığının sonu
olmamasıdır. Varlığı ebedidir ve daima
var olacaktır.
4) Vahdaniyet: Allah'ın
tek olması demektir. Allah birdir,
dengi, benzeri ve ortağı yoktur.
5) Muhalefettün lil Havadis:
Yaratılmışlardan hiçbirine
benzememesi demektir. Allah,
yarattıklarının hiçbirine benzemez.
6) Kıyam bi nefsihi:
Varlığı ve varlığının devamının kendinde
oluşu’dur.
Bunlar Allah'tan başka hiçbir varlıkta bulunmayan
özelliklerdir.
Bir de İslam’ın Allah İnancına göre Allah'tan başka
varlıklarda da bulunabilecek özellikler
vardır. Bunlar hem Allah'ta, hem de
başka varlıklarda bulunabilecek
özelliklerdir.
Bunlar
sekiz tanedir:
a) Hayat: Diri olmak
demektir. Allah kendisine mahsus bir
hayat sahibidir. Diğer varlıklara hayat
veren de o’dur.
b) İlim: Bilmek demektir.
Allah, her şeyi bilir. Bilmesi
kusursuzdur, sonsuzdur.
c) Semi: İşitmek demektir.
Allah hiçbir işitme cihazı olmadan her
şeyi yanlışsız ve kusursuz olarak
duyar,işitir.
d) Basar: Görmek demektir.
Allah her şeyi olduğu gibi,kusursuz
olarak görür.
e) Kudret: Güç sahibi
olmak demektir. Allah güç sahibidir ve
onun gücünün üstünde hiçbir kuvvet
yoktur.
f) İrade: Dilemek
demektir. Allah irade sahibidir ve onun
dilemesinin üstünde hiç bir şey yoktur.
g) Kelam: Konuşma
demektir. Allah konuşma sıfatının
sahibidir.
Şu anda aslı bozulmuş olan dinlere
gönderdiği Zebur, Tevrat, İncil ile aslı
bozulmamış din olan Müslümanlık için
gönderdiği Kuran-i Kerim, Allah'ın kelam
sıfatının tecellisidir.
h) Tekvin: Yaratmak
demektir. Allah her şeyi yoktan var
eden, yaratandır.
O'ndan başka yaratan yoktur.
İslam inanışına göre Allah, bu sıfatlarla da anlaşılır.
Dünyadaki düzen, Allah'ın birliğinin
delilidir.
Allah yaratılanlara benzemez. Allah gözle görülmez. İnsanın
gözü her şeyi göremez. Hava, mikroplar,
elektrik, akıl, ruh, vicdan gibi
varlıklar nasıl görülemiyorsa Allah da
gözle görülmez.
Allah'ın varlığını, yarattıklarına bakarak anlarız.
Allah, varlığını anlayabilmemiz için insanlara akıl, irade
vermiştir. Kitaplar,
Peygamberler göndermiştir.
Allah inancı insanın ruhunu yüceltir.
Allah'a inanan toplumlar barış, mutluluk, huzur içinde yaşar.
Aslı bozulmamış bir din olan İslam'da melek inancı vardır.
Melekler gözle görülmeyen, Allah'ın verdiği görevleri yapan,
yeme-içme-üreme gibi özellikleri
bulunmayan nurani varlıklardır.
İslam'da kitaplara iman esası vardır.
Aslı bozulmuş dinlere gönderilen kitaplara da, son din olan
Müslümanlığın kitabı olan Kur'an-ı
Kerim'e de inanmak İslam'ın ortaya
koyduğu bir kuraldır. Kitap; Allah'ın
peygamberlere indirdiği, içerisinde İman
esaslarına dair hükümler, mükelleflerin
söz ve işlerine dair bilgiler, ruh ve
maneviyatın düzetilip nefsin ve ahlakın
terbiyesine ait hükümler bulunan sözleri
içine alır.
İslam'da peygamber inancı daha
akılcıdır.
Diğer dinler İslam'ın Peygamberini kabul etmezken, İslam;
Diğer Peygamberi de kabul eder.
Kur'anda, 25 peygamberin adı geçmektedir.
Peygamber;
Allah'ın, Cebrail (a.s)
vasıtasıyla insanlara tebliğ etmek üzere
vahiylerini bildirdiği seçkin kimsedir.
Peygamberler; insanların
dünya ve ahrette saadete ulaşmaları için
lüzumlu prensipleri, Allah'tan Cebrail
(a.s) vasıtasıyla alan ve bu ilahi
hükümleri ümmetlerine tebliğ eden ilahi
elçilerdir.
İlahi dinlerden aslı bozulmuş olan Yahudilik,
Hıristiyanlıktaki ahret inancı ile aslı
bozulmamış bir din olan İslam'daki ahret
İnancı birbirlerinden ayrı özellikler
arz eder.
Ahret, İslam'a göre; ölümden ve kıyametten sonraki ebedi
hayat demektir. Ahret hayatı 2 şekilde
başlar:
Ölüm; ahret hayatının başlangıcıdır. Çünkü kabir
hayatı ahret hayatının da başlangıcıdır.
Yine kıyametin kopması ile bütün canlılar için ahret hayatı
başlayacaktır.
İslam'da bir de kader inancı vardır. Buna kaza - kader inancı
da denir.
Kader; Allah'ın ezelden
ebede kadar olacak olayların zaman,
mekan, şart, sebeb ve sonuçlarını ilm-i
ezelisi (Başlangıcı olmayan ilim sıfatı)
ile bilip, takdir etmesidir.
Kadere inanmak da İslam'ın iman esaslarındandır.
Kader; Allahın "İlim"
sıfatının, kaza "Tekvin" sıfatının
gereğidir.
Kader olayların ezelde takdiri; kaza ise takdir edilenlerin
zamanı gelince meydana gelmesidir.
Hak dinler içerisinde aslını koruyabilen tek din
Müslümanlıktır.
Müslümanlığa aynı zamanda İslamiyet de denilmektedir.
İslamiyet hak dinlerin sonuncusudur.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed de en son peygamberdir.
Hz. Muhammed'le birlikte Peygamberlik halkası tamamlanmıştır.
Bazı hak dinler belirli zamanlar içinde belirli topluluklara
gönderilmişken, İslam dini bütün
insanlık için gönderilmiş bulunan en son
dindir.
Allah inancı konusunda en akılcı fikirleri İslam dini ortaya
koymuştur.
Peygamber inancı konusunda en akılcı görüşler, İslam
dinindedir. Bütün peygamberlerin Allah
tarafından gönderildiği kabul edilmiştir
.
Mukaddes kitapların hepsine İnanılmasının gerektiği konusunda
kesin emirler vardır.
İnanç, ibadet ve ahlak esasları konusunda Allah'ın gönderdiği
emirler aynen ilk bildirildiği şekliyle
aslını koruyarak günümüze kadar
gelmiştir.
İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim 14
asırdır en ufak bir değişikliğe
uğramadan, tek bir harfi bile değişmeden
günümüze ulaşmıştır.
Tüm insanlığa hitap eden Kur'an-ı Kerim, bölge ve zaman
farkı, ırk farkı gözetmeden maddi manevi
yönde insanlara yol gösterir.
Kur'an-ı Kerim insanlara inanç aşılar ve insanların
şahsiyetini geliştirir. İnsanların
davranışlarının nasıl olması gerektiğini
anlatır.
İnsanın aklına hitap ederek, sosyal ve kültürel hayattan,
ticaret hukukundan, miras ve evlilikten,
ceza hukukundan, devletler hukukundan
bahseder.
Tarihten örnekler vardır. Benzetmeler yapılır.
Kur'an-ı Kerim'de herkes için ve her yer için verilmiş
direktifler vardır.
Kur'an-ı Kerim'in Allah sözü olmadığını iddia edenlere karşı
Kur'an'da, benzer bir sure ve ayet
getirilebilmesi için adeta meydan
okunmuş, hiç kimse Kur'an'ın benzerini,
sure ve ayetini ortaya koyamamışlardır.
Kur'an-ı Kerim, Allah tarafından Peygamber aracılığı ile
gönderildiği zaman deriler, tahtalar,
kemikler üzerine yazılmış, alimler
tarafından ezberlenmiş, kitap halinde
toplanmamıştı.
Kur'an-ı Kerim 3. Halife Hz. Osman zamanında toplanmış, bir
tek harfi değişmeden günümüze kadar
gelmiştir.
Kur'an, Allah sözüdür. Kâinat ise, Allah'ın eseridir.
Atomun yapısından kâinatın işleyişine kadar bütün varlıklar,
Kur'an'da bildirilen kanunlarla idare
edilmektedir.
Kur’an-ı Kerimdeki ayetlerden 1000 tanesi emir,1000 tanesi
nehi, 1000 tanesi vaid, 1000 tanesi vaad,
1000 tanesi haber, 1000 tanesi misaller,
500 tanesi helal ve haram, 100 tanesi
dua ve teşbih, 66 tanesi nasih ve mensuh
ayetlerdir.
Kur'anın
hedefi; İnsanı imana,
ibadete, ahlak güzelliğine, doğruluğa,
adalet ve meşru kazanca çağırmaktır.
Kur'an-ı Kerim bir edebiyat ve sanat mucizesi olduğu kadar
bir ilim, fen ve teknik mucizesidir.
İlim alanındaki buluşlara asırlar önceden işaretler vardır.
Birkaç örnek vermek gerekirse:
a-Kur'an Enbiya Suresinin 30. ayetinde;
kainatın yaradılışını haber veriyor.
b-Yasin Suresi'nin 40. ayetinde, dünyanın dönüşünü haber
veriyor.
c-Rahman Suresi'nin 33. ayetinde; dünyanın yuvarlak olduğunu
haber veriyor.
d-Ra'd suresinin 2. ayetinde, çekim kanununu haber veriyor.
e-Zariyat Suresi'nin 47. ayetinde; kainatın gökyüzünde
genişlediğini haber veriyor.
f-Yasin Suresi'nin 38. ayetinde; Güneş sisteminin bir noktaya
doğru gittiğini haber veriyor.
g- En'am Suresinin 125. ayetinde gökyüzüne çıkıldıkça
oksijenin azaldığını haber veriyor.
h- Enbiya suresinin 32. ayetinde atmosfer tabakasının
fonksiyonunu haber veriyor.
ı- Hicr suresinin 32. ayetinde aşılayıcı rüzgarlardan haber
veriyor.
i- Yunus suresinin 61. ayetinde atomu haber veriyor.
j-Zariyat suresinin 49. ayetinde her şeyin çift yaratıldığını
haber veriyor.
k- Rahman Suresinin 35. ayetinde elektriği haber veriyor.
Kuran bunlara ilaveten ;
Güneş sistemindeki 12 gezegeni…
Hareket enerjisini…
Güneşin sonunu…
Dağların yapısını ve fonksiyonunu…
Uzayın fethini ve aya çıkılacağını,
Kutupların basıklığını…
Kömürün meydana gelişini…
Radyo, telgraf ve telefonu…
Tren ve diğer nakil vasıtalarını…
İnsanın ve diğer canlıların yaratılışını…
Teknolojik gelişmelerle ilgili olarak da ;
Gökyüzünde uçulabileceğini…
Eşyanın aynen naklini ve ışınlanmayı…
Artezyeni… Gemileri… Ateşte yanmayan amyant maddesini haber
veriyor.
Aslı bozulmamış din olan İslamiyetlin
ilk gönderiliş şekliyle muhafaza
edilişinin sebebi; Mukaddes kitabı olan
Kur'an-ı Kerim'in hiç değişikliğe
uğramadan günümüze kadar gelmesidir.
Hıristiyanlıkta olduğu şekliyle hiç kimseye dinden çıkarma ve
dine girdirme yetkisi verilmemiştir.
İnsan kendi inancı veya inançsızlığı sebebiyle dine girer
veya dinden çıkar.
İnsan, Allah'a karşı sorumlu kabul edilmiştir.
Yaptıkları iyiliklerin mükafatını ve kötülüklerin cezasını
verme yetkisi Allah'a aittir.
Diğer dinlerde olduğu gibi ibadet belli yerlerde değil,
yeryüzünde temiz olan her yerde yapılır.
İslam'da mezhepler vardır.
İslam mezheplerinde asıl inanç konusunda görüş ayrılığı
yoktur.
Bazı küçük ayrıntılarda görüş ayrılığı vardır.
Ancak mezhepler genel olarak birbirlerini hak mezhep olarak
kabul etmişlerdir. Bu kabul ediş, özde
ayrılık olmayışındandır.
İslam’da günün, haftanın, ayın her saatinde çalışmak ibadet
kabul edilmiştir. Dünya ve ahret
mutluluğuna erişebilmek için, yapılacak
çalışmalarda belli bir kısıtlama yoktur.
Günün, haftanın her saatinde
çalışılabilir.
Diğer dinlerde olduğu şekliyle İslam'da ırkçılık yoktur.
Bir ırkın diğer ırka üstünlüğü yoktur.
Üstünlük Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından
kaçınmakla sınırlı olup, Allah'ın
emirlerine uyan, yasaklarından kaçan
kimse Allah yanında en üstün olandır.
Din toplumları ayakta tutan sosyal bir bağdır.
Din birliği insan topluluklarını millet haline getiren, onu
güçlü kılan en önemli etkendir.
Din toplumların belli bir disiplin içerisinde yaşamasını
sağlayan yüce bir kavramdır.
Dinler içerisinde aslı bozulmamış tek din Müslümanlıktır.
İslam'da:
Namaz, Oruç, Hac, Zekat gibi ameli
hükümler; Ahret, Kaza-Kader gibi itikadi
hükümler; Doğruluk,cömertlik gibi ahlaki
hükümler vardır.
Yine İslam'da dünya hayatı ile ilgili olarak insanların
birbirine karşı görevleri,
vatandaş-devlet ilişkileri, iktisat,
ekonomi, tıp alanında yapılması gereken
hükümler vardır.
Kur'an-ı Kerim'de 70'e yakın ayet-i kerimede aile hayatından,
eşler arasındaki İlişkilerden, akrabalar
arasındaki bağlardan bahsedilir.
Yine 70'e yakın ayet-i kerimede alışveriş, ortaklık, icar,
borç alıp vermek gibi mali ve hukuki
işlerle ilgili hükümler vardır.
30'a yakın ayet-i kerimede insanların işlediği suçlar ve bu
suçlara verilecek cezalarla ile ilgili
hükümler bulunmaktadır.
Şahitlik yapmak, yemin etmek gibi mahkemeyle ilgili hükümleri
içeren ayet sayısı 13'dür.
Devletle vatandaşlar arasındaki ilişkiler, iktidar ve
insanlar arasındaki bağlar , toplumların
ve şahısların yapması gereken kurallarla
ilgili 10 ayet vardır.
İslam devletleriyle Müslüman olmayan devletler arasındaki
devletler hukuku ile ilgili 25'in
üzerinde ayet bulunmaktadır.
Bir ülkenin kalkınması için alınması gereken ekonomik
tedbirlerle ilgili ayet sayısı 10
civarındadır.
Dünya hayatı ile ilgili ayetler sadece bunlardan ibaret de
değildir.
İslam'ın kitabı olan Kur'an- ı Kerim'de daha pek çok ayet-i
kerime dünya hayatından bahsetmektedir.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in (SAV)
de ticaret, ziraat, savaş, barış,
iktisadi durumlarla ilgili daha pek çok
hadis-şerifi vardır.
Allah tarafından gönderilen dinler özde insanlara saadet ve
selamet yollarını öğretmek, onları dünya
ve ahret mutluluğuna ulaştırmak için
gönderilmiştir.
Gerçek hak dinin, aslı bozulmadan günümüze kadar gelen dinin
ne olduğunu öğrenmek ve onun
buyruklarına uymak insanların yapması
gereken en önemli görevidir.
Din faktörü toplumun bütün değerlerinde kendini hissettirmeye
devam edecektir.
Hoşça kalınız.
Gazi MERT
İletişim:
g.mert33@hotmail.com
06/Kasım/2010
Gazi MERT'in Yayımlanmış Yazıları |
EĞİTİM
YAZILARIMIZ
DEFA OKUNMUŞTUR
__________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1020905
|