www.anamurunsesi.com
yayımladı...
Onun ideali : "Türk Milleti’ ni
çağlar üzerinden sıçratarak, ilimde,
teknikte, ahlakta ve maneviyatta bütün
milletlerin en ön safına geçirmekti"...
“YAVUZ
BİLEKLİ, YUNUS YÜREKLİ" İNSANI ANARKEN
Türklük ve Türk
Dünyası denince, her Türk’ün aklına
Alparslan TÜRKEŞ gelmelidir. Çünkü Türk
Dünyası’nda O’nun gibi Türklüğe his ve
heyecan veren lider ve fikir adamı çok
az yetişmiştir. O’nun fikir ve
düşünceleri 1960′lardan beri Türklüğün
yoluna ışık tutmaktadır. Sayın TÜRKEŞ,
Türk Devlet Başkanlarında bulunması
gereken, Alplik,
Bilgelik, Erdemlilik,
Cömertlik,Bozkurtluk, Gönül adamı olmak,
İleri görüşlülük gibi
özellikleri üzerinde toplamış bir
liderdi.
O, Bilge KAĞAN,
Kutluk KAĞAN, Sultan Tuğrul BEY, Osman
GAZİ, Sultan FATİH, Yavuz Sultan Selim
HAN ve ATATÜRK gibi
”BİLGE LİDERLER” zincirinin son
halkasıdır.
04.04.2012 tarihinde
www.anamurunsesi.com
yazdı.
ALPARSLAN TÜRKEŞ’İ ANARKEN
Türklük ve
Türk Dünyası denince, her Türk’ün aklına
Alparslan TÜRKEŞ gelmelidir. Çünkü Türk
Dünyası’nda O’nun gibi Türklüğe his ve
heyecan veren lider ve fikir adamı çok
az yetişmiştir. O’nun fikir ve
düşünceleri 1960′lardan beri Türklüğün
yoluna ışık tutmaktadır. Sayın TÜRKEŞ,
Türk Devlet Başkanlarında bulunması
gereken, Alplik,
Bilgelik, Erdemlilik,
Cömertlik,Bozkurtluk, Gönül adamı olmak,
İleri görüşlülük gibi
özellikleri üzerinde toplamış bir
liderdi. O,
Bilge KAĞAN, Kutluk KAĞAN, Sultan Tuğrul
BEY, Osman GAZİ, Sultan FATİH, Yavuz
Sultan Selim HAN ve ATATÜRK
gibi ”BİLGE LİDERLER” zincirinin
son halkasıdır.
Merhum
TÜRKEŞ, henüz öğrencilik yıllarında
iken; Dünya üzerinde yaşayan milletler
ailesinin en şerefli ve en büyük
üyelerinden birisi olan
TÜRK MİLLETİ’nin
varlığını sürdürebilmesi ve tarihteki
şanlı yerini tekrar alabilmesi için yeni
bir mücadeleye atılmasının gereğine
inanmıştı. Gerek askerlik gerekse siyasi
hayattaki mücadelesi onun bu inancının
eseridir.
BAŞBUĞ
TÜRKEŞ’ in hedefi: ”Türk Milleti’ ni
çağlar üzerinden sıçratarak, ilimde,
teknikte, ahlakta ve maneviyatta bütün
milletlerin en ön safına geçirmekti.”
O’ da Atatürk gibi : ”Az zamanda
çok işler başarmak” tan yana idi. O
bu mücadelesinde ”İslam iman, ahlak
ve faziletine, Türk kültürüne ve Türklük
şuuruna” dayanıyor; Türk Milletine
inanıyor, güveniyor ve şöyle diyordu :
”Türk milletinin binlerce yıllık
tarihi boyunca yenilmez olmasını
sağlayan ve bu güne kadar her felaketin
üstesinden gelerek, her tehlikeyi
çiğneyip üstüne çıkmasını sağlayan bazı
milli vasıfları, gelenekleri ve
inançları vardır; karakteri vardır.
Bunların başında: “asla yenilmeyi kabul
etmemek, asla mağlup olmayı kabul
etmemek, boyun eğmeye ve mağlup olmaya
karşı çıkmak” görüşü ve karakteridir.
Teslim olmayı ret, mağlup olmayı ret
yenilmezliğin sırrıdır. Durum ne kadar
karanlık olursa olsun, ne kadar
imkansızlıklar içerisinde bulunursak
bulunalım, asla yenilmeyi kabul etmemek,
asla teslim olmayı kabul etmemek
Türklüğün ezeli şiarıdır.”
Türk
Dünyasının Bilge Lideri TÜRKEŞ,
”Devlet-Millet” ve ”Aydınlar-Halk
zıtlaşması“na ve çekişmesine karşı
olup, devletle milletin; aydınlarla
halkın bütünleşmesi ve kaynaşmasından
yanaydı. O, bu konuya dikkat çekerek
şöyle diyordu: “Türk aydınları, Türk
gençliği! Buluşma yerimiz, buluşma
noktamız, imanlı Türk ferdinin kafası,
kalbi ve cevheri aslisidir. Bu güne
kadar olduğu gibi Türk milletini yalnız
kendi yazdığınız kitabı okumaya, yalnız
kendi söylediklerinizi dinlemeye
çağırmayınız. Siz de onun söylediklerini
dinlemeye, onun okuduğu kitabı okumaya,
onu tanımaya, onu anlamaya koşunuz. O
zaman buluşma yeri ve noktasında asgari
müştereklerde değil, azami müştereklerde
birleşeceğiz.”
Üzülerek
belirteyim ki Merhum Başbuğumuzun yıllar
öncesinden görüp tesbit ettiği
”Devlet Millet Çatışması” ve
”Aydın Halk uyuşmazlığı” bu günde
çözülememiş dahası olanca vahameti ile
devam etmektedir. Milleti ilgilendiren
hayati meselesinde bile bir toplumsal
uzlaşma sağlanamamıştır. İktidar Türk
milletinin ilgi ve ihtiyaçlarına göre
hareket etmek yerine yabancılardan emir
ve icazet alarak ülkeyi yönetmektedir.
Üniversitelerimizde ve medyamızda
kümelenmiş sözde aydınlar sanki PKK ve
Türk Düşmanları ile söz ve işbirliği
içine girerek ülkenin ve milletin
bölünüp parçalanması için birbirleriyle
yarış etmektedirler.
Yine üzülerek
belirteyim ki ülkemizin bu zor günlerden
geçtiği bir dönemde bazı
Milliyetçi-Ülkücü Aydınlar zamanlarını
millet ve memleket meselelerine ayırıp,
çareler üreteceklerine kendi
menfaatlerini temin kaygısına
düşmüşlerdir.
Merhum
TÜRKEŞ, bir iman ve ahlak abidesiydi. O,
Türk milletine Bizans’tan geçme
"gevşeklik, laubalilik, dedi-kodu, fitne
fesat, terbiyesizlik, birbirini
beğenmemek, sır saklamamak, rastgele laf
söylemek" gibi kötü huy ve
hastalıklara şiddetle karşı çıkar ve
” Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz;
her şeyden önce Yüksek Vasıflı Türk
olmaya mecbursunuz.” derdi.
Sözün ayağa düştüğü, yüksek vasıflı
Türklerin azaldığı, dava
arkadaşlarımızın bir kısmının karılar
gibi dedi kodu ettiği bir dönemde,
Başbuğumuzun bu sözleri her ülkücü ve
MHP’linin kulağına küpe olmalıdır.
Sayın TÜRKEŞ,
dinin istismarına ve politikaya alet
edilmesine şiddetle karşıydı. O, riyadan
ve mürailikten uzak kalarak ibadetlerini
yapan; inandığı gibi yaşayan samimi bir
Müslüman'dı. O’nun İslam’ı samimi bir
şekilde ve ihlasla yaşama biçimi
hepimize örnek olmalıdır.
O’nun en
önemli özellilerinden birisi, olayları
önceden kestirebilme ileri görüşlülük
özelliğidir. Türk Dünyası ve Sovyetler
birliğinin dağılması ile ilgili
politikalarda her kesimden en az 50 yıl
ileride olmuştur. Başbuğumuzun Türk
Dünyası ve Sovyetlerle ilgili
politikaları önceden kestiren ve o
doğrultuda politikalar üreten tek lider
olduğu ”TARİH TÜRKEŞ'İ HAKLI ÇIKARDI”
sözleriyle teyid edilmiştir.
Başbuğumuz,
komünizme, kapitalizme, emperyalizme,
yolsuzluğa, rüşvete, haksız kazanca,
bölgeciliğe ve bölücülüğe karşı amansız
bir savaş açmıştı. Türk Milletini bölmek
ve parçalamak isteyenler, karşılarında
yıkılmaz, yenilmez ve aşılmaz bir engel
olarak Merhum TÜRKEŞ‘i bulmuşlardır. O,
devlete ve millete yönelik tehditler
karşısında ”YAVUZ
BİLEKLİ” günlük yaşantısında
”YUNUS YÜREKLİ”
bir insandı. O haşin ve sert
görünüşünün altında; yumuşak bir kalp
saklıydı. O’nun duruşu bile dosta güven,
düşmana korku salardı.
Sayın TÜRKEŞ,
hoşgörülü, uzlaşmacı ve uzlaştırıcı,
milli menfaatleri parti menfaatlerinden
önde tutan siyaset anlayışı ile,
demokratik kültürün en güzel örneklerini
veren ve her siyasetçi tarafından örnek
alınacak bir siyaset ve devlet adamıydı.
Allah rahmet
eylesin.
M. Günay
SIDDIKOĞLU
http://www.tekirdagyenihaber.com/alparslan-turkesi-anarken/
BİLGE LİDER
Rahmetli
Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey,
tarihte örneklerine pek sık
rastlamayan müstesna
şahsiyetlerden biridir.
Karizmatik lider bilge lider
tarihi şahsiyet gibi sıfatlar
muhterem liderimizi anlatmakta
kullanılan başlıca sıfatlar
olarak Türk milleti tarafından
benimsenmiş ve kabul görmüştür.
Tarihi geleneğimiz açısından
O'nu en iyi anlatan, tanımlayan
sıfat ise Başbuğ olmuştur.
Türkeş Bey, Türk dünyasının
Başbuğu unvanını, sahip olduğu
meziyetler ve yerine getirdiği
hizmetler açısından bakıldığında
en çok hak eden tarihi bir
şahsiyettir. Bu değerlendirmeyi
er ya da geç dost düşman herkes
yapınıştır.Başbuğumuzun bu
sıfatları kazanışı ile
Milliyetçi Hareketin tarihi
paralel bir çizgiye sahiptir?
Çünkü O'nun hayatı ile Türk
milliyetçiliğinin yarını yüzyılı
aşkın dönemi tamamen özdeşleşmiş
iç içe geçmiştir.
Bilge lider ya da tarihi şahsiyet kavramı, her şahsiyet
gibi kendi milletinden ve içinde
yaşadığı çağdan bir şeyler alan,
ama diğerlerinden farklı olarak
milletinin gelişimine, çağının
akışına bir şeyler katan, kısaca
tarihe damgasını vuran insanları
anlatan bir kavramdır. Bundan
sonra tarih, O şahsiyetten bir
şeyler alarak O'nun fikrinin,
alın terinin izlerini taşımaya
başlar.
Dünyada hiçbir büyük ve önemli bir iş yüreği ülke
sevdasıyla yanıp tutuşmayan, hiç
cefa çekmemiş ve inanmadığı
şeyler savunmuş politikacılarca
başarılmış değildir. Büyük
davalar, tehlikelere ve
zorluklara cesaretle göğüs geren
ömrü boyunca, yılmamış, inançlı
ve azimli insanların liderliği
altında başlamış ve
başarılmıştır.Tarihi
şahsiyetleri ya da büyük
liderleri ortaya çıkartan
dinamikler nelerdir? Onların
ortaya çıkışları sahip oldukları
meziyetler ile tarih şartlarını
buluşmasıyla mümkün olmaktadır.
Bu meziyetler vasıflar nelerdir?
En başta basiret, inanç, azim,
bilgi cesaret direnç ve
kararlılık gibi önemli
özellikleri şahsiyetlerinde
barındıran insanlar gerçek
anlamında lider olabilirler. Bu
insanlar, yeteneklerini
ideallerini gerçekleştirme
yolunda ortaya koymaya, yani
kuvveden fiile geçirmeye
başladıklarında varlıklarını
hissettirmiş olurlar.
Bunu takiben halk ile diyalog kurmaları ve
kadrolarını yetiştirmeleriyle
birlikte ağırlıklarını ve
farklılıklarını kabul ettirmeye
başlarlar. Artık onlar gerçek
birer liderdir. Zamanla bu
sıfat, gelişmelere bağlı olarak
tarihi şahsiyet karizmatik lider
önder gibi sıfatlara dönüşür.
Kısacası tarihi şartlar ve
gelişmelerle liderlik
vasıflarına sahip insanlar bir
araya geldiğinde, büyük ve
önemli liderler ortaya
çıkar.Rahmetli Başbuğumuzun
ömrünü yarım asrı aşkın son
bölümü, Türk milliyetçiliği
hareketinin yaşadığı sorunlarla,
gelişmelerle paralel bir seyir
takip etmiştir. Hakk'ın
rahmetine kavuştuğu son ana
kadar da davasına yani Türk
milletine ve Türk dünyasına
hizmet etmeye devam etmiştir.
1944 yılında zamanın siyasi
iktidarının rüzgara göre yön
değiştiren zihniyetinin bir
sonucu olarak uygulanan baskı ve
zulümlerden 1997 yılının
Nisanına kadar uzanan kararlı
milliyetçilik mücadelesi,
hayatını ülkesine ve milletine
adamışlığın çok önemli ve güzel
örneklerini ortaya koymuş
olması,Başbuğumuzun siyasi
kişiliğinin en kısa ve özlü
ifadesidir. Türk milliyetçileri,
1944 girdabından yüz akıyla
çıktıktan sonra, 1940'lı
yılların ikinci yarısını ve
1950'lerin başlarını toparlanma
ve dayanışma çabalarıyla
geçirmiştir. Türk milliyetçileri
ikinci tırpanı bu dönemde
Demokrat Parti yönetiminden
yemiştir.İşte bütün bu olayları
've sorunları çok iyi okuyan
rahmetli liderimiz, 1960'lı
yıllardaki gelişmeleri de
dikkate alarak Türk
milliyetçiliği Hareketine yeni
bir ivme ve boyut
kazandırmıştır. 1960'ların
ikinci yarısı, hem Türk
milliyetçileri hem Türk
devletçiliği hem de Türk
demokrasi tarihinde önemli bir
dönüm noktasıdır. Çünkü bu
dönem, Türk dünyasının
Başbuğunun ve Milliyetçi Hareket
Partisi'nin doğuşuna sahne olan
bir dönemdir.
1960'lı yılların başından itibaren Türkiye'de, büyük
bir çoğunluğu Rus
emperyalizminin doğrudan ya da
dolaylı olarak uzantısı
pozisyonunda olan sol
hareketlerin canlanışına ve
hızlı bir şekilde güçlenmesine
şahit olunmuştur. Buna karşılık,
kendini sağcı olarak tanımlayan
siyasi partiler ve gruplar ise,
hem aralarında hem de içlerinde
sürekli didişen bir yapıya
sahipti. Türk milliyetçilerinin
hali de çeşitli dergiler ve
dernekler etrafında kümelenmiş
çok dağınık, arayış
psikolojisinin hakim olduğu bir
manzarayı andırıyordu. Alparslan
Türkeş Bey'in 1964 yılında
siyasete doğrudan girmesiyle
başlayıp, 1969 yılında
tamamlanan süreçte ise, Türk
milliyetçiliği davası derlenip
toparlanmaya, daha doktriner bir
hüviyet kazanmaya başlamış,
kendi özgün ve dinamik siyasi
partisine kavuşmuştur. Bu süreç,
dağınık, siyasi etkinliği çok
zayıf ve öz güven bunalımı
yaşayan bir camianın varlığını
çok iyi gözlemleyen, Türk
milletinin yeni bir dirlik,
birlik ve kalkınma hamlesine
ihtiyacı olduğunu hisseden
siyasi iradenin inancın,
kararlılığın ürünüdür. Yani
Merhum Liderimiz Alparslan
Türkeş'in önderliğindeki
kadronun iradesinin ve
çabalarının eseridir.
Kendilerinin veciz bir şekilde ifade ettiği gibi,
milliyetçi-ülkücü hareket, büyük
ve güçlü Türkiye'nin mimarı
olarak doğmuş ve gelişmiştir.
Türk milliyetçiliği hareketinin
yeniden yapılandırılması
aşamasını bütün milliyetçilerin,
vatanseverlerin, bütün dağınık
parçaların bir araya getirilmesi
ile fikri alt yapının
geliştirilmesi ve projelerin
ortaya konması aşaması
izlemiştir. Tabii bütün bu
aşamalar, çok zorlu ve uzun
soluklu bir mücadeleyi, ilmik
ilmik örülme anlamında zahmetli
çabaları ifade etmektedir. Çünkü
Türk milliyetçileri önlerine
çıkartılan bir çok engeli aşmak,
yoğun karalama kampanyalarını
göğüslemek için olağan üstü
çabalar sarf etmek zorunda
kalmışlardı? Türk milliyetçiliği
davasının doğrudan siyasi alana
taşıdığı yani rahmetli
Başbuğumuzun Cumhuriyetçi Köylü
Millet Partisi'nin genel başkanı
seçildiği günden itibaren başta
faşizm olmak üzere sürekli
eleştiriler yöneltilmesi, Türk
gençliğinin çeşitli oyunların
içine çekilmeye çalışılması
Milliyetçi Hareket'in gelişimini
etkilemiştir.
İşte Milliyetçi-Ülkücü hareket bir tarâftan bu tür
karalama kampanyalarıyla ve
terör belasıyla uğraşmak, bir
tarafta da dünya ve ülke
sorunlarıyla ilgilenmek,
çözümler üretmek durumunda
kalmış, siyasi hayatın
gereklerini yerine getirmeye
çalışmıştır. Bu mücadelenin bir
de imkansızlar içinde
yürütüldüğü düşünüldüğünde,
anlamı önemi ve büyüklüğü daha
iyi anlaşılmaktadır. Milliyetçi
Hareket Partisi böyle bir zorlu
mücadele geleneğine ve
olumsuzluklara rağmen, iktidar
ortağı olduğu zamanlarda ülkeye
hizmet etmenin en iyi
örneklerini sergilemekten de
geri kalmamıştır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi'ndeki MHP,
ciddiyet çalışkanlık ve ülke
çıkarıyla özdeşleştirilir
olmuştur. Bu dönemde yine
gençliğin yıkıcı ve bölücü
fıkirlere kapılmamasında
kültürel yabancılaşma
hastalığına yakalanmalarında
kalkan işlevi görmüştür.
Alparslan Türkeş Bey'in önderliğindeki Milliyetçi
Hareket, bu tarihi görevini,
genç nüfusun milli ve manevi
değerlerle donanmış idealist bir
gençlik olarak yetişmesini
sağlayarak yerine getirmiştir.
Türk Milliyetçileri, 12 Eylül
1980 sonrasındaki üç yılı
kapsayan askeri yönetim
döneminde de her türlü baskıyla
karşı karşıya kalmış ve MHP
kapatılmıştır. Aynı göğüs germe
zorunda kalınmıştır. Ancak,
Milliyetçi Hareket kısa süre
içinde Türkiye'nin ve Türk
dünyasının tekrar parlayan
yıldızı olmayı başarmıştır.
Haksız eleştirilere karşı
koyarak, her sınavdan yüz akıyla
çıkmak kısacası zorlu ama onurlu
bir mücadele destanı yazmak,
ancak haklı ve güçlü davalara
sahip siyasi hareketlere nasip
olur. Yine hiçbir siyasi
hareketin, bilge bir şahsiyete
karizmatik bir lidere sahip
olmadan bu kadar zorlu ve uzun
bir mücadeleyi sürdürebilmesi
mümkün değildir. Bugün
Milliyetçi Hareket Partisi,
dimdik ve güçlü şekilde ayakta
durmakta. Türk Milletinin yegane
ümidi haline gelmiş
bulunmaktadır.
Dr. Devlet BAHÇELİ
MHP Genel Başkan
|
YORUM YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
Rauf
Denktaş: Kıbrıs’ın Milli
Mücadelesinin Önderi Önünde Saygıyla
Eğilerek-Ümit
ÖZDAĞ Yazdı...TIKLAYINIZ...
____________________*********__________________________
“1.TAŞELİ KÜLTÜR SOHBETLERİ” ÖNCESİ-Mehmet
ŞAHİNCİLEROĞLU Yazdı...
___________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ