ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

 

RÖPORTAJ

 

HÜSEYİN ELMAS İLE SANATI VE ANAMUR SERGİSİ ÜZERİNE

     17.05.2009'da www.anamurunsesi.com  yazdı.


 HÜSEYİN ELMAS İLE SANATI VE ANAMUR SERGİSİ ÜZERİNE

 

Anamurunsesi.com sitesi olarak Selçuk Üniversitesi Resim-Heykel Bölümü Başkanı Doç. Dr Hüseyin ELMAS'la evinin altında bulunan Resim Atölyesinde bir röportaj gerçekleştirdik.

 

Konu Anamur'da açacağı resim sergisi ve bugüne kadar çeşitli çalışmalar  yürüttüğü ve hayatının bir parçası olan Resim Sanatı ile ilgiliydi.

 

Biz sorduk o içtenlikle cevapladı.

 

Anamur böyle bir evlat ve sanatkarla ancak guru duyar. Biz de gurur duyduk.

 

 Bundan sonraki çalışmalarında da kendisine başarılar diliyoruz.

 

Anamurunsesi.com:Bir insanın kendisini anlatması pek de kolay olmasa gerek, bize kısaca kendinizden bahseder misiniz.

 

Hüseyin ELMAS:1967 yılında Anamur da doğdum. İlk orta ve lise öğrenimimi Anamur’da tamamladıktan sonra, 1986 yılında girmiş olduğum Gazi Üniversitesi Gazi eğitim Fakültesi Resim- İş Eğitimi Bölümü’nden 1990 yılında mezun oldum. Mezun olduktan sonra kısa bir süre çalışmalarıma Anamur’da devam ettim. 1991 yılında Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü’nün açmış olduğu asistanlık sınavını kazandım. Aynı yıl yüksek lisans eğitimine ardından da doktoraya başladım. 1998 yılında doktora eğitimimi çağdaş Türk resminde “Minyatür Etkileri” konulu tezle tamamladım.1999 yılında ise aynı bölüme öğretim üyesi olarak atandım. Göreve başladığım 1991 yılından bu yana hem akademik hem de sanatsal çalışmalarımı bir arada yürütmeye çalışıyorum. Bugüne kadar, Romanya, Konya, Mersin, Nevşehir, Bursa, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere on bir kişisel resim sergisi gerçekleştirdim.

 

Anamurunsesi.com: Eğitiminizi Türkiye’nin önemli sanatçılar yetiştiren bir kurumu olan Ankara Gazi Üniversitesi’nde tamamladınız. Ve yine bir Anadolu kenti olan Konya’da görev aldınız. Bu süreci ve Anadolu’da sanat yapmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Hüseyin ELMAS:Gazi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü, Sanayi Nefise Mektebi’nden sonra Türkiye’de sanat eğitimi vermek amacıyla kurulan ikinci okul. Yetiştirmiş olduğu akademisyenler ve sanatçılarla Türk resminin gelişim sürecine önemli katkılar sağlamış bir kurum. Eğitimimi tamamladıktan hemen sonra Ankara gibi önemli bir sanat merkezinden ayrılıp Konya’ya gelmek kuşkusuz sanatsal gelişimim açısından olumsuz etkiler yapmıştır. Ancak, insanın içerisinde üretmeye yönelik bir kor varsa, bu koru her neresi olursa olsun alevlendirmek gene insanın kendi elinde olan bir şeydir. Hem takip eden hem de üreten birisi olarak sanatın içerisinde hep var olmaya çalıştım. Belki, 90’lı yıllarda günümüzdeki kadar iletişim olanakları yoktu ve sanat gündemini yeterince takip edemiyorduk. Ama günümüzde, bırakın İstanbul’u, Ankara’yı dünyanın her yerinde gelişen sanatı izlemek, faydalanmak ve dâhil olmak mümkün.

 

Anamurunsesi.com:Biraz sanatınızın şekillenme sürecinden bahseder misiniz?

 

Hüseyin ELMAS: 1990’ lı yılların başında çocukluğumu geçirmiş olduğum (Anamur) çevre, hem konu hem de resme ilişkin plastik çözümlemelerimde oldukça etkili olmuştur. Bu etki, öncelikle deniz kıyıları ve kıyılarda yaşanan bir takım çevresel sorunları ele aldığım görünümler olarak kendini gösterdi. Kıyılara eşlik eden güneyin sıcak-yanık atmosferi, kimi sahil köy ve kent görünümleri, tekneler, ağaçlar, toprak sarısı, kahverengi, siyah, gri ve mavi rengin hâkim olduğu geniş renk alanlarıyla bütünleşti. O yıllarda kıyılarda yaşanan yoğun bir yapılaşma ve görülmeye başlayan çevresel kirlilik ülkemizi meşgul eden konular arasındaydı. Çocukluğunu ve gençliğini sahilde geçirmiş bir sanatçı olarak soruna ilgisiz kalmam mümkün değildi. Bu süreçte, resimlerimde renk, leke ve ritmin ön plana, konunun ise ikinci plana kaydığını fark ettim. Kimi köy-kent görünümleri giderek başkalaşmış, ritim ve coşku merkezli bir oluşuma dönüşmüştü.

 

1990’lı yılların sonlarında görülen bu dönüşüm, daha çok kır, kır çiçekleri ve kelebek kavramına yönelik pastoral bir atmosfere dönüştü. Bunda kuşkusuz şu an içerisinde yaşadığım bozkırın uçsuz bucaksız ovalarında yapmış olduğum gezilerin ve yakın doğa gözlemlerine dayalı araştırmalarımın önemli payı var.

 

Yaratım sürecindeki bu kırılma bende geleceğe dönük ipuçları veren önemli gelişmelerinde başlangıcını oluşturur. Zira kimi ritmik, dışa vurumu ifade eden çiçek… çiçekler ve bunların plastiğe dönüşen, zaman ve uzam kavramının dışına taşan anlatımı, bu resimlerimin temel felsefi zeminini oluşturur. Ele alınan tema belirleyici öğe olmaktan çok, aynı rengin zengin varyasyonlarına dönüşen ritmi ve ahengi önceleyen kurgusal bir yüzey değerlendirmesine işaret eder. Böylece çağdaş düzlemde yeni bir yorum ve buna bağlı olarak sürpriz atılımın asal dinamiğine olanak veren bir kimlik kazanır. Resimsel serüvenin kaçınılmaz estetik boyutu, varsıllık sınırsızlığını egemen kılar. Gerek kıyı gerekse yakın doğa gözlemlerine dayanan bu resimlerde zaman, dizin açısından bir süreklilik görülür. 2003 sergim için hazırlanan katalog yazısında İlham Enveroğlu şöyle bir ifadede bulunmaktadır:

 

“Hüseyin Elmas, sözün iyi anlamında “rahat” biri. Bu rahatlığı onun son döneme ait, bizimde “Kelebekler ve Çiçekler” diye adlandırdığımız resimlerinde daha yakından gözlemleyebiliriz. Renkler cennetine düşmüş gibi hissederiz kendimizi. Uçuşan, serpilen, kaygısız ve çocuksu coşku, ışık ve hareket dolu bu resimler uzunca bir masalın kesitleri gibi çıkar karşımıza. İzlenimci ve renkçi, yer yer puantilizme kayan anlayışın egemen olduğu açık ve serbest kompozisyon kurgusu bu resimlerin konusuyla örtüşmektedir. Genelde çiçeklerin ve uçuşan kelebeklerin konu edildiği bu resimler, doğa yansıtmacılığından, natüralizmden uzak, doğanın şiirsel ve müzikal yorumlarıdır. Parlak ve katışıksız renklerin olanca canlılığı, dinamizmiyle yansıtıldığı bu resimlerle Hüseyin Elmas sanatı yeni bir boyut kazanmaktadır”.

 

Kuşkusuz bir öncesinin deneyim ve alışkanlıklarını olgunlaştırıp, eksiğini giderme, gereksizi atma eylemi her sanatçının yaptığı bir şeydir. Benimde 2006–2008 yıllarında yapmış olduğum ve “Ritmik Döngüler” adını verdiğim çalışmalarda ise gene doğa gözlemlerine bağlı olarak oluşturduğum çalışmalar yer alır. Yer yer, bir iki rengin hâkimiyetinde geniş renk alanları ve bu renk alanları içerisinde ritmik döngüler göze çarpar. Renk leke ve boya dokusunun ön plana çıktığı resimlerde, doğada bir birinin tamamlayıcısı olan ritimlerin beraberindeki uyum ve ahenk estetik bir dille anlatılıp, insan yaşamının ritim ve döngülerden ibaret olduğu, ritimsiz yaşamın ise durağanlık getirdiği gerçeğine dikkat çekilmeye çalışılır. Biraz önce de belirttiğim gibi bir önceki resimlerden edindiğim deneyim ve alışkanlıkların bu çalışmalara yansıyan kısmı dairesel formlar olmuştur. İlk dönem resimlerimden bu yana dairesel formların nedense resimlerimde ayrıcalıklı bir yeri olmuştur. Kıyılarımızda yaşadığımız sorunlara ve deniz kirliliğine dikkat çekmeye çalıştığım resimlerimde dairesel koyu renkli formlar denize düşen kirliliği simgelerken, daha sonra ele aldığım yakın doğa gözlemlerinde de çiçeklerin dizilişi gene dairesel bir yapı izlemiştir. “Ritmik Döngüler” i ele aldığım çalışmalarda, hem geçmişten gelen birikimlerden hem de dairesel formun simgesel anlamından yararlanarak bir duyurumda bulunmak istedim. Çünkü, daire, durağanlık/dinginlik özelliği taşıdığı kadar ritim/devinimi de içerisinde barındırır. Yani baskın ve yumuşak olduğu için birçok gerilimi beraberinde taşır. Bu da, ritmik döngüyü vurgulayabilmem için karşıma çıkacak en iyi formdur. Onun için resimlerimde dikkati çeken ilk şey dairesel formdur. Daha sonra izleyen göz yüzeye dağılır.  Çünkü verilmek istenen mesaj dairesel formda gizlidir. Renk ve biçimler konusunda minimalist bir tavır vardır. Bir önceki resimlere karşın renkler ve biçimler oldukça azalır. Renk yer yer öz tonundan değer kaybına uğrar. Renklerin yüzeye aktarılmasında onların sembolik anlatımından faydalanılır.

 

Anamurunsesi.com: Yeni çalışmalarınızda hem konu hem de içeriğin farklı bir anlatıma ulaştığını görüyoruz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

 

Hüseyin ELMAS: Başlangıçtan beri hem konu hem de içeriğin beni nereye götüreceğini her sanatçı gibi bende merak etmişimdir. Son zamanlarda birçok sanatçı dostum, geleneksel sanatlarımızdan izler taşıyan resimler çalışmıyorsun gibi eleştirilerde bulunmaya başlamıştı. Bense, buna hep olumlu yaklaşmama karşın zamana bırakmak istedim. Bir şeylerin zorlamayla değil kendiliğinden tuvalime yansımasını bekledim. Yüksek lisans sürecinde minyatürler, doktora sürecinde de minyatürlerin çağdaş Türk resmi üzerindeki etkileri üzerine çalışmalarda bulundum. Bu konu üzerine bir kitap yayınladım. Uzunca bir süredir de gerek yurt içi gerekse yurt dışında yaptığım konuşmalarımda çağdaş Türk resmi için geleneksel sanatların kaynaklık etmesi gerektiğini dile getirdim.

 

Sonuçta, Geleneksel sanatlarımız üzerine yaptığım kuramsal araştırmaların el sanatlarıyla kalmayıp mimariye de uzanması, resimlerimde var olan dairesel formların, Türk İslam mimarisinin vazgeçilmez bir unsuru olan “kubbe” ile birleşmesine neden oldu. Bu bir başlangıçtı. Çalışmalarım yoğunlaştıkça kubbe formu dışında kalan diğer mimari öğeler, Selçuklu ve Osmanlı mimari süslemeleri, minyatürler ve bunların yüzyılların birikimi sonucu oluşturduğu plastik ifade dili, felsefesi yavaş yavaş resimlerime girmeye başladı.

 

Anamurunsesi.com: Anamur’un sanatınızın şekillenme sürecinde önemli bir yere sahip olduğunu söylediniz. Bunu biraz açabilir miyiz?

 

Hüseyin ELMAS: Her ne kadarda uzunca bir süredir uzaklarda yaşasam da, Anamur yaşamım da olduğu kadar sanat hayatımda da önemli bir yere sahip olmuştur. Her sanatçının içerisinde doğup büyüdüğü coğrafya kuşkusuz onun sanat yaşamında önemli bir yere sahiptir. Zira, sanatçı, içerisinde yaşadığı coğrafyanın sosyo-kültürel yapısına bağlıdır. Sosyal bir varlık olarak onunla ilişkisi inkâr edilemez. Etkileşim içerisinde olduğu sosyo-kültürel çevre ile o çevreyi oluşturan şartlar içerisinde kendi benliğini bulur. Bir bakıma, çocuğun dil öğrenmesi gibi yetiştiği sosyo kültürel çevre içerisinde sanatıyla ilgili bilgileri zaman içerisinde öğrenir ve beynine gerektiği zaman kullanmak üzere kaydeder. İhtiyaç duydukça onları kullanır. Bilmediklerini de öğrenmeye çalışır. Eserini ortaya koyma sürecinde, el, göz, ve beyin üçlüsünün uyumunu ortaya koyar. Önce bakmasını öğrenir sonra görmesini. Bunları geçmiş deneyimleri ile birleştirerek öncelik sırasına göre elleriyle yüzeye aktarır.

 

Benimde bir sanatçı olarak, sanatımın temellerinde kuşkusuz Anamur’un büyük bir payı var. Bu hem zaman içerisinde ele aldığım konularda hem de renklerimde kendini belli eder. 1990 lı yılların başından başlayarak yaklaşık 20 yıllık süreçte çıkış noktası Anamur olan pek çok resim yapmış, mutlaka her sergime birkaç tane bu resimlerimden koymuşumdur. 1999 yılında açmış olduğum ilk kişisel sergimin neredeyse tamamı Anamur esinleri taşıyan resimlerdi. 2000 yılında II. Uluslar arası Anamur Kültür ve Turizm Festivali’ne davet edildiğim zaman tamamı Anamur’un tarihi ve turistik mekânlarına, kültürel yapısına dayalı 32 resim çalışmıştım. Bugün bu resimlerin büyük bir kısmı Anamurlu sanatseverlerin evlerinde onların duvarlarına renk katıyor. Bu da benim için bir Anamurlu olarak gurur verici bir şey.

 

Mine Sanat Merkezi’nin açıldığını duyduğum zaman buna en çok sevinenlerden birisi ben olmuştum. Zira, ne yazık ki nüfusu Anamur’dan daha fazla olan pek çok ilde bile özel bir sanat merkezi bulunmamaktadır ve burası Anamur için bir fırsattır. Bu merkezin yaşatılması, çeşitli aktivitelerle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle, Mine Sanat Merkezi kurucusu Mine Hanımla Anamur’a geldiğim zaman nelerin yapılabileceği konusunda değerlendirmelerimiz oldu. Son gelişimde kendisiyle kişisel bir sergiden söz ettik ve yaklaşık 7-8 aylık bir çalışmadan sonra 35 resim ortaya çıktı. Bu resimlerin içinde, her Anamurlunun kendisinden bir şeyler bulabileceği pek çok şeyin olduğunu düşünüyorum. Bazen izleyici resimleri izlerken kendisini Örende, bazen Abanoz Yaylasında bazen, İskelenin Akşamlarında, bezen Bozyazı Adasının karşısında çayını yudumlarken, bazense Toslaklar Koyu’nda denizin serin sularında bulabilecek diye düşünüyorum.

 

Anamurunsesi.com: Açıklamalarınız için çok teşekkür ederiz.

 

Hüseyin ELMAS: Ben teşekkür ederim.

 

* Hüseyin ELMAS Kimdir?

 

      

-Hüseyin ELMAS'la İlgili Diğer Bilgiler İçin TIKLA...

/Yasam/9812

"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ

   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]