BİR KALEM DAHA SUSTU...
Necdet
Sevinç’i de Yitirdik.
Türk Dünyası Araştırma Vakfı’ndan hiç
beklemediğim bir mail aldım; Necdet
Sevinç’i yitirmişiz!..
Yıllarca aynı gazete ve dergilerde
birlikte kalem oynattığım, milliyetçi
cephenin usta, saygın ve önemli
kalemlerinden Necdet Sevinç’i yitirmiş
olmamıza inanamadım. Evini aradım,
eşiyle konuştum; ne yazık ki, haber
doğruydu…
24.07.2011'da
www.anamurunsesi.com yazdı...
BİR
KALEM DAHA SUSTU...
Necdet Sevinç’i de Yitirdik.
Türk Dünyası Araştırma Vakfı’ndan hiç
beklemediğim bir mail aldım; Necdet
Sevinç’i yitirmişiz!..
Yıllarca aynı gazete ve dergilerde
birlikte kalem oynattığım, milliyetçi
cephenin usta, saygın ve önemli
kalemlerinden Necdet Sevinç’i yitirmiş
olmamıza inanamadım. Evini aradım,
eşiyle konuştum; ne yazık ki, haber
doğruydu… Altı ay öncesi tutulduğu
akciğer kanserinden ötürü Florance
Nightangel Hastanesinde 22 Temmuz günü
yaşamını yitirmişti. Bugün artık Necdet
maddi âlmde yok, yazmış olduğu binlerce
makale kitaplarıyla yaşayacak… Ülkücüler
her zaman O’nu hatırlayacaklar…
Her canlının ölümü tadacağı bir gerçek
ama insan yine de sevdiği dostlarının
öleceğini bir türlü düşünemiyor, aklına
getirmek istemiyor… Antik çağın ünlü
düşünürlerinden Sofokles binlerce yıl
öncesi insanın ölümden kaçamayacağını
dile getirmişti; “İnsan konuşmayı,
yüksek düşüncelerine kanat vermeyi,
ülkeler idare etmeyi, soğuk gecenin
kırağısından, rüzgârın savurduğu
yağmurun oklarından korunmayı
öğrenmiştir. Her tedbiri bilir, önüne
çıkan hiçbir şeyden şaşırmaz. Yalnız
ölümden nereye kaçacağını
bilemeyecektir.”
Gerçekten de insanoğlu ölümden nereye
kaçacağını bilemiyor, zaten kaçamıyor
da…
Mevlana; “Ölüm yalnız eski bir evin
yıkılıp yeni bir sarayın yapılması
gibidir. Ölüm; perde arkasında mesut bir
vuslattır. Fakat böyle saadetli bir
vuslata, ferah bir saraya varabilmek
için, bütün hayatını bir ölüm hazırlığı
diye tanzim etmelidir” diyor.
Din kitapları, düşünürler ne derlerse
desinler; bir insanın bir dostunu
yitirmesi gerçekten çok acı… Necdet’in
ölümünü duyar duymaz kısa bir süre
içerisinde yitirdiğimiz gazeteci, müzeci
ve akademik dostlar peş peşe gözlerimin
önünden akıp gitti… Mehmet Emin Alpkan,
Ahmet Kabaklı, Ahmet Topbaş, Abdülkadir
Billurcu, İrfan Atagün, M.Ali Yörük,
Sahir Özbek, Ahmet Menteş, Metin
Pehlivaner, Cevdet Üstündağ, Cenk Alpak,
Özcan Duru, Ümit Serdaroğlu, Necati
Cumalı ve daha niceleri…
Necdet Sevinç ile yollarımız bir
zamanların güçlü milliyetçi gazetesi
“Bizim Anadolu” da kesişmişti… O
günlerin “Bizim Anadolu” gazetesi
milliyetçi çevrenin buluştuğu, bir
gazeteydi. Gazetenin sahibi Mehmet Emin
Alpkan, yozlaşmamış, çıkarları olmayan,
idealist bir patrondu. Yazarlara hiç
karışmazdı. Billurcu, Yörük, Yaşar
Okuyan, Cemal Anadol ve benim de
katıldığım yazarlar kadrosu gerçekten
eğilmeden bükülmeden, çıkar gözetmeden,
mideden bağlı olmadan yazıyordu. Böyle
olunca da bazı çevrelerden tepki, tehdit
alıyorduk. Necdet Sevinç, Gaziantep’ten
İstanbul’a gazetecilik yapmak için
gelmiş, temiz, milliyetçi bir
arkadaşımızdı. Gaziantep yerel
gazetelerinden sonra Haber ve Durum’da
yazdıktan sonra Bizim Anadolu’ya
gelmişti. Kısa sürede ülkücü ve gerçek
milliyetçi çevrelere kendisini tanıtmış,
sevilmiş ve sayılmıştı…
Necdet ile kanımız orada kaynamış, daha
sonra Hergün ve Ortadoğu’da yine
birlikte köşe yazarlığı yapmıştık… Ben
gazeteden ayrıldıktan sonra Necdet,
Kurultay ve Günaydın’da yazmış, sonradan
yolumuz benim için kısa süreli olsa da
Yeniçağ’da yine buluşmuştu…
Necdet ile ara sıra buluşur, geçmiş
günleri yâd eder, çoğu zaman da
telefonla konuşurduk… Her görüştüğümüzde
bir zamanlar, bir basın ve ülkücü okulu
olan Bizim Anadolu Gazetesi hakkında bir
kitap yazmasını kendisinden isterdim.
Yazacağını söylerdi ama ömrü vefa
etmedi. Bilmem şimdi iş başa mı düştü…
Necdet Sevinç, basınımızın çok çile
çekmiş yazarlarının başında gelenidir.
Yazılarından ötürü Asliye Ceza, Ağır
Ceza, Sıkı Yönetim, Devlet Güvenlik
mahkemelerinde yargılanmış, 12 Eylül
darbesinde tutuklanmış, birkaç kez
Bayrampaşa, Paşakapısı, Silivri,
Kastamonu/Daday, Erzincan/Tercan
cezaevlerinde hapis yatmıştır.
Yanılmıyorsam 1969 veya 1970 yıllarında
Adalet Partisi ile MHP’nin koalisyon
yapma teşebbüsüne karşı çıkmış,
“Lağım suyuyla pınar suyu birleşemez”
başlıklı yazısı o günlerin meclisinde
fırtınalar koparmıştı.
Ölümünden sonra MHP Genel Başkanı
Bahçeli, “Ülküsünden ve ilkelerinden
taviz vermeyen bu dava insanı,
ülkücü-milliyetçi harekete gönül
verenlerin kalplerinde her daim
yaşayacak” diye bir taziye
yayınlamış…
Ne gariptir ki, Alpaslan Türkeş’in
kadrolarına sıcak bakmayan, adeta onları
tasfiye eden MHP’nin taziyesi insanın
aklını karıştırıyor. Şimdi sanırım
Necdet’in ayağına karpuz kabuğu koyan
milliyetçi geçinen yazarlar arkasından
üzüntülerini dile getirerek, timsah
gözyaşlarıyla yazılar yazacaklardır!..
Acaba onları yazarken aynaya bakarak
kendi iç dünyaları ile hesaplaşacaklar
mı?
Erdem Yücel
erdemyucel2002@hotmail.com
http://www.kenthaber.com/Haber/Genel/Dosya/gundem/bir-kalem-daha-sustu---/9c7407c8-1c9e-4e0b-9610-6dcda720fcf6
_____________________________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|