www.anamurunsesi.com
yayımladı...
Norveçli
akademisyen Jorgen Randers, yayımladığı
‘2052’ adlı raporunda insanlık ve dünya
için daha da karanlık bir tablo çiziyor.
2052 tahminleri
karanlık
"Roma
Kulübü" adlı düşünce kuruluşunun gelecek
40 yıla dair öngörüleri toplayan raporu
karanlık bir tablo çiziyor. Rapor,
1972'de çıkan 'Büyümenin Sınırları' adlı
kitabın devamı niteliğinde. Roma Kulübü,
40 yıl önce yayımlanan ‘Büyümenin
Sınırları’ (‘The Limits to Growth') adlı
raporla o yıllarda ekonomisi sürekli
büyümekte olan Batı dünyasını sarsmıştı.
17.05.2012 tarihinde
www.anamurunsesi.com
yazdı.
2052
tahminleri karanlık
Oslo- "Roma Kulübü" adlı
düşünce kuruluşunun gelecek 40 yıla dair
öngörüleri toplayan raporu karanlık bir
tablo çiziyor. Rapor, 1972'de çıkan
'Büyümenin Sınırları' adlı kitabın
devamı niteliğinde. Roma Kulübü, 40 yıl
önce yayımlanan ‘Büyümenin Sınırları’ (‘The
Limits to Growth') adlı raporla o
yıllarda ekonomisi sürekli büyümekte
olan Batı dünyasını sarsmıştı. 1968
yılında, dünyanın en saygın
üniversitelerinden biri olan ABD’deki
Massachusetts Institute of Technology’de
(Massachusetts Teknoloji Enstitüsü)
çalışan araştırmacıların hazırlamaya
başladığı ve tamamlanması dört yıl süren
rapor, dünya nüfusunda, sanayileşmede,
çevre kirlenmesinde, gıda üretiminde ve
doğal kaynakların tükenmesinde o
tarihteki büyüme eğilimi süregelecek
olursa, gezegenimizde ekonomik büyümenin
21. Yüzyıl içinde sınırına dayanacağı
sonucuna varmıştı.
İlk
rapordan çok daha karanlık
Söz konusu raporu hazırlayan ekipten
Norveçli akademisyen Jorgen Randers,
şimdi yayımladığı ‘2052’ adlı raporunda
insanlık ve dünya için daha da karanlık
bir tablo çiziyor. 66 yaşındaki Randers,
gelecek 40 yıl zarfında doğanın birçok
sınırının ihlal edileceği ve küresel
ısınmanın çok sayıda afete yol açarak
2052’den sonra daha da güçleneceği
öngörüsünde bulunuyor. Sürekli büyüyen
küresel ekonominin iklime ve doğal
hazinelere önemli zarar verdiğini
vurgulayan rapor, çevreye verilen zarar
da faturada göz önünde bulundurulduğu
takdirde, aslında ekonomik açıdan çoğu
zaman bir kâr elde edilmediğinin
görüleceğine dikkat çekiyor.
30
milyon sattı
30 dile çevrilen ve kitap olarak 30
milyon nüshası satılan ‘Büyümenin
Sınırları’ adlı rapor, 40 yıl önce
ekonominin sürekli büyüyeceği yönündeki
inanışı sarsmıştı. Ardından gelen petrol
krizi de doğal kaynakların sonsuz
olmadığının tekrar altını çizmişti.
Küresel ısınmaya yol açan sera etkisi o
tarihte henüz bilinmiyordu, ancak
günümüzde atmosferin de sera etkisi
yapan gazları sadece belli oranda
kaldırma kapasitesi olduğu ve belli bir
noktadan sonra iklimlerin tamamen
dengeden çıkma tehlikesinin bulunduğu
kabul edilen bir gerçek.
Küresel iklim değişikliği en büyük sorun
olacak
Tam adı ‘2052: Gelecek 40 Yıl İçin
Küresel Bir Öngörü’ olan raporda,
Randers, uluslararası alanda önde gelen
birçok uzmanın da görüşlerine gelecek
için bir model sunuyor. Bu tabloya göre
sera etkisi yapan gazların emisyonu 2030
yılına kadar artacak ve böylece
emisyonun azaltılmasında istenen dönüm
noktasına 15 yıl geç varılmış olacak. Bu
nedenle atmosferin 2052 yılından sonra
da ortalama iki derece ısınacağını
belirten Randers, dünya denizlerinin
seviyesinin de 50 santim yükseleceğini
kaydediyor. Kuraklıkların, sellerin ve
yıkıcı kasırgaların sayısının artacağı
tahmininde bulunulan rapora göre, 2052
yılında yüzyılın ikinci yarısı için
yapılacak öngörülerin de karanlık bir
tablo oluşturacağı vurgulanıyor ve
giderek güçlenen küresel iklim
değişikliğinin bir numaralı sorun
olacağına dikkat çekiliyor.
Nüfus
artışı duracak
Norveçli Randers’in hazırladığı rapora
göre, dünya nüfusu sanıldığı kadar hızlı
artmayacak. 2040’lı yılların başına
kadar nüfusun 8 milyar 100 milyona
ulaşacağı, daha sonra ise azalmaya
başlayacağını tahmin eden Randers, bunda
şehirlerin nüfusundaki artışın ve
kadınların eğitim düzeyinin
yükselmesinin önemli rol oynayacağını
söylüyor. Kadınların daha iyi eğitim
alması ve doğum kontrol yöntemlerinin
yaygınlaşmasıyla her çiftin kaç çocuk
sahibi olacağına kendisinin karar
vereceği, büyük şehirlerde yeni bir
çocuğun tarlada ek iş gücü değil,
doyurulacak yeni bir boğaz anlamına
geleceği kaydediliyor.
GSMH
farklı hesaplanmalı
‘2052’ raporuna katkıda bulunan
Arjantinli yatırım yöneticisi Carlos
Joly ise, 40 yıllık süre içinde
kalkınmakta olan ülkelerde yoksulluğun
azalacağı, sanayi toplumlarında ise
yoksulluğun ve gelir dağılımındaki
dengesizliğin artacağı, ancak her yerde
çevreye verilen zararın daha büyük
boyutlara ulaşacağı yönünde bir öngörüde
bulunuyor. Joly, Batı dünyasındaki
çöküşün temel nedeninin ‘mali
kapitalizmin zaferi’ olacağını söylüyor.
Arjantinli yatırım yöneticisi, gayri
safi milli hasılâların hesaplanmasında
su kaynakları, toprağın verimliliği,
yaşam kalitesi ve istikrarlı iklim
koşulları gibi faktörlerin göz önünde
bulundurulmadığına dikkat çekerek, kâr
hesaplarının değiştirilmesi çağrısında
bulunuyor.
Dünyayı sömürmeyen tüketim
Malezyalı iktisatçı Chandran Nair ise
Batı’nın serbest piyasa ilkesine
‘neredeyse dinî nitelikte’ inanmasını
eleştiriyor ve Asya’nın Batı’nın
ekonomik büyümesinin motoru olarak
görülerek, aynı oranda üretime devam
edilmemesi yönünde uyarıda bulunuyor.
Nair, bunun yerine dünyayı sömürmeyen
bir oranda tüketime dönülmesi
gerektiğini belirtiyor.
Genç
kuşaklar baş kaldıracak
Roma Kulübü’nün Avusturyalı üyesi Karl
Wagner ise raporda, önceki kuşakların
çevre konusunda yaptıkları hataların
yükünü taşımak istemeyen genç kuşakların
sabrının tükeneceğini ve 2020’li
yıllarda, 1848’de feodal sisteme yönelik
başkaldırının benzeri bir devrimin
olacağını öngörüyor. Wagner, böylelikle
tüketim kültürünün sürdürülebilir
ekonomiye yöneleceğini tahmin ediyor.
“Lütfen öngörülerimin yanlış çıkmasına
yardım edin”
Jorgen Randers ise artık zamanında
iyiye dönüşün mümkün olamayacağı
kanısında. İnsanlığın vaktinde değişim
sürecini tamamlayamayacağını belirten
Randers, demokrasilerdeki karmaşık ve
uzun karar süreçlerinin buna engel
teşkil edeceğini kaydediyor. Ancak
ümitsizliğe kapılmanın bir işe
yaramayacağını vurgulayan Randers,
raporun sonuç bölümünde ‘Lütfen
öngörülerimin yanlış çıkmasına yardım
edin. Birlikte daha iyi bir dünya
yaratabiliriz’ ifadesini kullanarak
tamamen ümitsiz olmadığı mesajını
veriyor.
http://www.habergazete.com/ARSIVE/05-08-2012/2052_tahminleri_karanlik.htm
ÜNLÜ
FİZİKÇİDEN KORKUNÇ UYARI
Dünyanın
yaşayan en büyük fizikçisi sayılan
Stephen Hawking, 'Big Think'
adlı web sitesine, 'Bu dünyadan
kaçmazsak, sonumuz pek hayırlı
değil' mesajı verdi.
Hawking’e göre, doğal kaynakları
hızla tüketen insanoğlunun tek
çaresi, ilk fırsatta uzaya yayılmak.
DÜNYA son günlerde çeşitli
felaketlerle boğuşurken, yaşayan en
büyük fizikçi olarak kabul edilen
Stephen Hawking, uzaya yayılmadığı
takdirde insan neslinin yok
olacağını söyledi. “Big Think”
adlı web sitesine konuşan Hawking,
şunları söyledi:
‘Genlerimiz saldırgan’
“Tarihimizde giderek artan şekilde
tehlikeli bir döneme giriyoruz.
1963’teki Küba füze krizi gibi, yok
olmamızın an meselesi olduğu
zamanlar geçmişte oldu. Bu tür
olaylar gelecekte daha sık olacak.
Çünkü dünyanın sağladığı doğal
kaynakları hızla tüketiyoruz.
Genetik kodlarımız bencil ve
saldırgan içgüdüleri taşıyor. Uzun
vadede var olmak için tek şansımız
uzaya yayılmak.”
İyi de, nasıl?
Bilim insanlarına göre, şu anki
bilgi ve teknoloiyle, kimyasal
yakıtlarla çalışan roketler
kullanarak en yakın yıldıza gitmek
bile 50 bin yıllık bir zaman alıyor.
İnsanın yaşam süresi içinde uzayda
yol alabilmesi için ışık hızı ile
hareket etmesini ve yolculuk
sırasında kozmik radyasyondan
korunmasını sağlayacak teknolojiyi
elde etmesi gerekiyor.
KİMDİR?
EVRENİN temel prensipleri üzerine
çalışan Stephen Hawking, 1663
yılında ilk olarak Isaac Barrow
sonra da 1669’da tarihin en büyük
matematikçisi sayılan Sir Isaac
Newton’a verilen Lucasian profesörü
oldu.
Hawking, Roger Penrose ile birlikte,
Albert Einstein’ın Uzay ve Zamanı
kapsayan Genel Görelilik Kuramının,
Big Bang’le 'Büyük Patlama’
başlayıp karadeliklerle sonlandığını
gösterdi. Bu sonuç Kuantum mekaniği
ile Genel Görelilik Kuramı’nın
birleştirilmesi gerektiğini ortaya
koyuyordu.
Bu yirminci yüzyılın ikinci
yarısının en büyük buluşlarından
biriydi. Bu birleşmenin bir sonucu
da karadeliklerin aslında tamamen
kara olmadığını, fakat radyasyon
yayıp buharlaştıklarını ve görünmez
olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer
bir sonuç da evrenin bir sonu ve
sınırı olmadığıydı. Bu da evrenin
başlangıcının tamamen bilimsel
kurallar çerçevesinde meydana
geldiği anlamına geliyordu.
Hürriyet
http://www.haber10.com/haber/212363/
|
YORUM YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
Rauf Denktaş: Kıbrıs’ın Milli
Mücadelesinin Önderi Önünde Saygıyla
Eğilerek-Ümit
ÖZDAĞ Yazdı...TIKLAYINIZ...
____________________*********__________________________
“1.TAŞELİ KÜLTÜR SOHBETLERİ” ÖNCESİ-Mehmet
ŞAHİNCİLEROĞLU Yazdı...
___________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ